çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Eylül 2019 Pazartesi

3096 Gün / Natascha Kampusch


10 yaşındayken kaçırılan Natascha'nın 8 buçuk yıl süren dramı ve asla pes etmeyen bir kadının azmi anlatılıyor 3096 Gün'de.  Dünya üzerinde sayısız çocuk kaçırılıyor, tecavüze uğruyor, öldürülüyor, çok azı bulunup ailesine teslim ediliyor. İşte Natascha da bunlardan sadece biri.  3096 gün boyunca akıbeti belirsiz kalan Natascha, kararlılığının, dirençli ve sabırlı karakterinin rehberliğinde kurtuluşa ulaşma şansını yakalıyor.

Natascha'nın gerçek yaşam öyküsünden romana ve sinemaya aktarılan 3096 Gün, iç yakan,insanı insandan soğutan acı bir gerçeği tokat gibi vuruyor ruhumuza: Dünyada çocuk olmak zor, kadın olmak zor ama galiba insan olabilmek çok daha zor.

"Sen benimsin, sana istediğimi yaparım." diyor celladı Natascha'ya. Psikopat eğilimleri olan adamın dayak, aşağılama, tehdit, açlık cezası ve tecavüzlerine rağmen, Natascha, müthiş bir kararlılık içinde, umudunu hiç kaybetmeden, kapatıldığı izbe yerden gün ışığına sekiz buçuk yıl sonra çıkma başarısını gösteriyor.

Hikaye gerçek, yaşanan gerçek hikayelerden biri, onu özel kılansa, mağdurun bunu anlatabilmesi... Okuyun, izleyin, insan olmaktan bir kez daha utanın benim gibi. İnsan doğmak mı, insan olabilmek mi varın siz karar verin!..


23 Nisan 2018 Pazartesi

28 Temmuz 2017 Cuma

Şirin Okuma Süsleri


Çocuklara okumayı sevdirmek zordur, bilirim. Hele ki, ödev gibi algıladılarsa daha da zorlaşır bu sevgiyi aşılamak. Özellikle günümüz dünyasında... 

2 Haziran 2017 Cuma

HANİ KUŞLAR ÖZGÜRDÜ



Hani kuşlar özgürdü baba?

Tarla kuşlarını gördüm yine

Hazin tarla kuşlarını

Yol kenarlarında

Tarla kuşları,hüzünlü,yorgun ve aç...


Hani kuşlar özgürdü baba?..

Yerdeki kuru ekmeği gagalayan kuş mu özgür

Yavrusuna bir tas çorba kaynatabilen anne mi? 

Hangisi daha özgür ki?

Akşam evine ekmek götürebilen baba mı?...


Hazin tarla kuşları,yol kenarında

Çöplük yığınlarında

Özgür tarla kuşları...

Sokak kuşları,sokak çocukları…

Aç,sahipsiz ve de yorgunlar

Hangisi daha özgür baba?


Hani kuşlar özgürdü?

Bir kanat çırpışıyla,

Hayaller ülkesine uçup giderlerdi hani?

Hani yürek kocamandı baba?

Dünya kocamandı hani?

Öyleyse niye aç tarla kuşları?

Yetmiyor mu büsbüyük dünyanın nimeti?

Çocuklara artıran olmamış mı?


Hani özgürdü kuşlar?

Sokak çocukları da mı özgürdü yoksa?

Çöpe atılan bir saatlik bebek,

Yuvaya terk edilen minik bir yürek!.

Sevgi yoksulu yalnız kalpler...

Öteki sıcak evinde

Çöpe atarken mi daha özgür 

Kuruyan ekmeği

Beriki çöpte yiyecek ararken mi?..

Söyle baba!

Açın halini bilmeyen zavallı tok insan mı?..

Hangisi daha özgür?

Söylesene

Biz özgür müyüz baba?

Çocuklar da özgür mü baba?

Alin’nin pabuçları yırtık

Su alıyormuş yağmurda

Makarna yemekten beyni gelişmiyormuş

Saman kafa diyorlar ona

Bir de Pırtık Ali derlermiş 

Okuldan sonra sokakta oynarken

Üstü başı yırtıkmış zira

Hep yarı çıplak

Zaten ev de soğukmuş

Yanmazmış sobaları

Söyle Ali özgür mü baba?

Tarla kuşları gibi

Açken ve de yoksul

Cılız ayak bilekleri çıplak

Üşürken minik parmakları

Düşleri bile yoksul...

Söylesene

O da özgür mü baba?

22 Kasım 2016 Salı

Dünya Dar Bugün


Çocuk olsam, diyorum
Yok yok, olmaz
Çocuğa dünya dar bugün
Kadın olsam, diyorum
Vazgeçtim, olmaz
Kadına dünya dar bugün
Adam olsam, diyorum
O da zor
Adam olana dünya dar bugün
İnsan olsam, diyorum
Yok olmaz
Baksana, insanlık kimlere kalmış
İnsan olana dünya dar bugün

21 Haziran 2016 Salı

Eğer Bir Yolu Varsa


eğer bir yolu varsa
merdiven dayayacağım
bulutlara
taht kuracağım bir kuşun 
kanadına
şeker atacağım ölü çocuklara
ve gülmeyi öğreteceğim 
yeni doğanlara

10 Haziran 2016 Cuma

Başarı


Direksiyonda biz olsak da, her zaman elimizde mi ki her şey?!..  Yol ve yol arkadaşlarının kalitesi  ve ayağımıza takılan taşların büyüklüğü de önemli tabi. Biraz da talihin iyi olmalı ki...

Eğer her şeye rağmen mutlu olabiliyorsak,  yani gerçekten mutluysak, yasaklanmamışsak mutluluğa; yürekten gülebiliyorsak, vicdan duvarına çarpmadıysa yaptıklarımız, başarılıyız demektir. Zira hayatta en büyük başarı mutluluktur bence, huzurdur, göçüp giderken son nefesi rahat verebilmektir başarı... 

"Başarı: Çok ve sık gülmek, çocukların sevgisini ve akıllı insanların saygısını kazanmak, içtenlikli eleştirilerin kıymetini anlamak, kötü arkadaşların yoldan çıkma girişimlerine dayanabilmek, güzeli anlamak, başkalarında en iyiyi bulmak, sağlıklı bir çocukla güzel bir bahçe ya da saygın bir sosyal durumla biraz daha iyi bir dünya bırakabilmek, HATTA BİR TEK KİŞİ BİLE OLSA, BİRİLERİNİN SİZ YAŞADIĞINIZ İÇİN DAHA RAHAT NEFES ALDIĞINI ÖĞRENMEKTİR." 
                                                                                                                
                                                                                                                             Ralph Waldo Emerson

8 Haziran 2016 Çarşamba

Türkü


Eskiden beri türkülerin yeri ayrıdır gönlümde, zira her duyguya bir karşılık vardır onlarda. Ezgileri başka türlü işler içime, sözleri başka türlü... Doğa, kahramanlık, törenler, ölüm, ayrılık, aşk, iş türküleri... Ne türden ararsanız var yani. Kimi eğlenceli kimi acıklı türküler, her zaman benim baş tacım oldu. Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun dediği gibi: " Köy türküleri, dilimizin tuzu biberi"...

Köprüye varınca köprü yıkıldı
Üç yüz atlı birden suya döküldü
Nice yiğitlerin beli büküldü

Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi

Ağıtlar, acı ve vakitsiz ölümleri anlatan türkülerimizdir. Hastalık, cinayet, kaza gibi nedenlerle yaşanan ölümler için yakılır. Daha çok da çocuk ve genç ölümlerini anlatır. Sözleri kadar ezgileri de acıklıdır. Kızılırmak köprüsünün yıkılmasıyla boğularak ölen Hürü gelin ağıtı gibi... Bazıları da o kadar eğlencelidir ki, her duyduğumda içimi bir neşe kaplar, gülerim.

Sabahleyin erken çifte giderken, aman aman
Öküzüm torbadan düşmüş gördün mü?

Manda yuva yapmış söğüt dalına, aman aman
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü?


Edebiyatımız koca bir derya, çeşitli ezgilerle söylenen anonim halk şiirinin bir parçası olan türküler de bu enginliğin içinde ışıldayan bir hazine. Söyleyeni belli, aşık tarzı ürünlerinden olan türküler de var bu deryada. Hem anonim hem aşık tarzı ürünlerinde var olan bu tür, Türk edebiyatının en zengin alanıdır.

Bentleri, yapı ve sözleri bakımından iki bölümden oluşur. Birinci bölüm, türkünün asıl sözlerinin bulunduğu, diğeri ise, kavuştak dediğimiz bağlama dizelerinin bulunduğu bölümdür. En çok akılda kalan bölüm bağlamayı yapan nakaratlardır, o nedenle de çoğunlukla bu kavuştak dizeleriyle adlandırırız türkülerimizi. Tabi sadece dörtlüklerden oluşan kavuştaksız türkülerimiz de var ya da üçlüklerle kurulanlar, mani tipinde olanlar, karşılıklı konuşma şekinde olanlar, beyitlerle kurulanlar vs.

Senin yazın kışa benzer
Bir sevdalı başa benzer
Çok içmiş sarhoşa benzer
Duman eksilmeyen dağlar

A dağlar ah ulu dağlar
Eşinden ayrılan dağlar

Her birinin ayrı bir hikayesi, bir yaşanmışlığı vardır. Her biri yüzyılları aşarak günümüze ulaşmış bizden kopan ve bizi tamamlayan parçalardır. Müziğin her türlüsü değerli tabi ama türküler bir başka vesselam. Benim gönlümde bağlama sesinin yerini alacak bir başka saz yok, bağlama ve türkü, hele bir de duygusalsa, alır götürür başka diyarlara...

Sen de gider isen bizim illere
Sana neler diycem dur seher yeli
Tanrı emanetim yare bir selam
Götür bir tenhada ver seher yeli

...

Eser seher yeli sabaha yakın
Nazlı yar uykuda uyarman sakın
Açılmış gerdanı benlere bakın
Düşünde ne görür sor seher yeli




22 Nisan 2016 Cuma

23 Nisan


Çoğumuz için bayram coşkusu ilk okul sıralarında başlamıştır. Günler öncesinden hazırlıklar yapılır, sınıflar süslenirdi. Şiirler ezberlenir, en güzel giysiler hazırlanırdı o gün için. Bizim bayramımızdı ne de olsa, içimizde büyük bir sevinçle beklerdik o günü, ne hikmetse hep yağmur yağardı, bizim bayramımızda, özenle ıslanır, doyasıya mutlu olurduk. Gün sonunda yorgun, ıslak ama sevinçli girerdik yatağımıza. Bugün artık bir yetişkinim, yine bir çocuk bayramı arefesinde, biraz buruk içim. Kendimi bildim bileli heyecanlandığım çocuk bayramında, çocuklarım adına, ülkem adına biraz endişeliyim. Karanlık günlerden geçtiğimiz bu dönemde, bu toprakların umudu olan, bizlerin geleceği için mücadele etmiş olan büyüklerimize, ülkem adına mahcubiyet duyuyorum bugün. 

14 Nisan 2016 Perşembe

Bak Öldüm İşte


Ey dünyam 
Yine alt ettin beni
Oysa doğurduğun çocuktum
Şimdi canım yanıyor bak
Değdi mi beni öldürmeye

2 Nisan 2016 Cumartesi

Kuşlar ve Çocuklar


Yol yorgunu kuşlar
Bir tarlada konakladılar
Ekmeksiz, aşsız yol yorgunu
Çocuklar, kuşlarla arkadaştılar

17 Mart 2016 Perşembe

Memleket


Şairin 40'lı yılların Türkiye'sinde dile getirdiği bu istekler, günümüz Türkiye'si için adeta ütopya haline geldi. Belki yüzde yüz mutluluk, sınırsız refah, bolluk, bereket imkansız ama bari ortalama bir huzuru yakalasak artık bu memlekette.  Tamam, dünyanın en mutlu ülkesi olamayacağız ama hiç değilse ön sıralara yakın bir yerlerde dursak. Ölümler ecelden, koşuşturmalar günlük rutinden olsa!... 

Geçmişe dönüp bakabilsek hep birlikte, bu topraklarda yaşamanın hatta hayatta olabilmenin kıymetini bileceğiz elbette. Tarihimiz savaşlarla dolu, günümüzse bin beter... Terör, ihanet, katliam, aile içi şiddet... Ne ararsanız var yani.

Her şeyi yok ederek ilerleyen bir güruh var yanı başımızda. Doğayı, insanı, yaşamı katlederek hayatta kalan bir güruh... Ne uğruna? Nasıl bir dünya uğruna bu savaşlar, bu terör, ırzına geçilmiş bir toplum?..

Umutsuzluğa kapılmamak için kendimle mücadele halindeyim sürekli. Çok kolay olmasa da, huzur ve refah ülkesi haline geleceğimiz günlerin umudunu taşımak istiyorum hala. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği için. Bizler çok şey gördük bu topraklarda, çok acıları gömdük içimize. Her gün yeni travmalar yaşadık ne yazık ki toplumca. Şehit haberlerinden yorulduk, terör kurbanlarına baş sağlığı dilemekten usandık, utanır olduk 'iyiyiz' demekten...

Nasıl bir memleket istiyorsak, hepimiz onu inşa etmek için çabalamalıyız. Herkes üzerine düşeni yapsın! Liderlerden, siyasilerden en küçük vatandaşa kadar hepimize görev düşüyor, öyle değil mi?

Huzur ülkesi Türkiye hayaliyle!..

19 Şubat 2016 Cuma

Fazıl Hüsnü Dağlarca


"Ben sahibi gibiyim yıldızların."

Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cumhuriyet dönemi edebiyatının en verimli şairlerindendir. Sürekli şiir yazan sanatçının yüzlerce şiiri yayımlanmıştır. Doğaldır ki, zaman zaman sanatsal arayışlar içine girer. 1934'te yayımlanan ilk kitabı Havaya Çizilen Dünya'da geleneksel Türk şiirinin izleri vardır. Ama şair, bu izlerin yanı sıra, biçimsel sınırları aşma çabasını da göstermiştir. Şiire yeni bir soluk kazandıran Dağlarca, yeni biçim anlayışı ve ele aldığı konular bakımından oldukça özgündür.

25 Ocak 2016 Pazartesi

19 Ocak 2016 Salı

Imre Kertesz

Doğmayacak Çocuk İçin Dua

İkinci Dünya Savaşı yılları, Yahudi bir Macar aydını ve toplumun içindeki çatışmalara, savaşlara, yıkımlara, soykırıma tanıklık... Bir iç çatışma, iç hesaplaşma... Auschwitz'nin çocuk kurbanlarından birinin erişkin olarak hayatla hesaplaşması...

1944'te Yahudi soykırımından sağ çıkmayı başarmış bir yazar Imre Kertesz. Toplama kamplarında yaşam mücadelesi vermiş, tarihin karanlık devirlerini yaşama şanssızlığına erişmiş, ruhunda derin izler bırakan bu dönemi eserlerine de yansıtmıştır.

Doğmayacak Çocuk İçin Dua'da topluma, siyasete, dünyaya duyduğu derin öfke ve güvensizliği ve geçmişinin acılarını ruhunda ağır bir yük olarak taşıyan B.'nin yaşamla başa çıkma çabası vardır. Toplumdan kopup içine kapanan B. ruhunu ancak yazarak hafifletmektedir. Artık bir ağıttır yazdıkları, zira o, yaşama fırsatı verilmeyen çocuklar için acı çeker ve bu acıyla çocuk sahibi olmayı reddeder. Duası dünyaya getirmeyi reddettiği çocuk kadar, doğup da büyüyememiş tüm çocuklar içindir, katledilen hatta ilk soluğuna bile izin verilmeyen...

2002 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi bu roman, savaşların, zulümlerin, çocuk katliamlarının tarihe bir ışık tutması açısından okunmaya değer bir eser. Roman kahramanı B. zaman zaman içinizi daraltacak ama düşündürerek tabi. Çift karakterli mi diye düşünmeden de edemeyeceksiniz. Yoğun bir iç hesaplaşma, art arda gelen paragrafsız cümlelerle biraz yorucu gelebilir size. Yine de okuyun! Yaşadığımız dünyanın acımasızlığını anlatan pek çok eserden biri işte.  


18 Ocak 2016 Pazartesi

Kaza Süsü / Sunay Akın


İlk basımı 1996'da yapılan Kaza Süsü, Sunay Akın'ın üç bölümden oluşan şiir kitabı. Kayıp Dalga, Şiiriçi Hatları, Generalim adıyla bölümlenen kitapta 20 şiir bir araya getirilmiş.

Kayıp Dalga : Kedi Kırıkları, Kayıp Dalga, Sözgelimi, Kağıt Gemi, Kırık Kibrit, Tik..Tak.., Trapezci, Ayrılık Şiiri, Şemsiye, Kaza Süsü şiirlerinden,

Şiiriçi Hatları Vapuru : İstanbul, Martı, Galata Köprüsü, Tutuşan Perde, Şiiriçi Hatları Vapuru şiirlerinden,

Generalim : Devrim, Rüzgar, Generalim, Beyaz Adam, Ama Ölüm.. şiirlerinden oluşmakta.

18 Aralık 2015 Cuma

Bu Balık Ölür



Kuma labirent çizdi çocuk
Kendini de gömdü içine
Elinde bir kova su
Ve susamış koca bir balık

Kolayca kayboluverdi 
Yuttu aniden dar koridorlar
Çıkışı yapmayı unutmuş gibi
Döndü durdu pes etmeden

Kayboldu kendini bilmeden
Kum doldu gözlerine
Yüreği ezildi
Ya denize ulaşamazsa?..

Yıldız değdi kirpiklerine
Güneş ayı, ay bulutu kovaladı
Gündüzlerce, gecelerce
Susadı balık, seslendi kuma
" Susuz yaşayamam ki ben."

Yaşlar aktı gökyüzünden
Doldurdu kovayı bir çırpıda
Nefeslensin biraz daha
Az kaldı suya
Deniz az ötede duruyor ya

Korktu çocuk, daldı sonra
Derin uykulara, anmadan hiç suyu
Ve hiçbir şey düşünmeden
Kendi elleriyle çizdiği dolambaç
Yuttu onu derin boşluğunda

Ya çıkmalı bitimsiz bulmacadan
Ya içine çekmeli deniz
Bu balık ölmeden
Ateş saçan minik can 
Pul pul erimeden

Bir ses duydu, rüya mı bu
İçi bağırdı sonra
"O su buraya gelene kadar 
Bu balık ölecek"

Güneşin narin parmakları
Okşadı kum tanelerini
Bir yol açtı dolambaçta
Ki suya değsin ayakları...





30 Kasım 2015 Pazartesi

Ebeveyn Olmak

Eğitim, bir çocuğu büyüme sürecinde dengeli ve kesintisiz yönetme sanatı, diyor uzmanlar. Büyüme ise, çocuğun ebeveyne duyduğu bağımlılıktan uzaklaşıp bağımsız bir ergin olmasıymış. Bazı insanların hiç büyüyemediğini göz ardı ederek! Hayat tecrübeme göre, ne yazık ki, kimileri ergenlikte takılıp kalıyor yaşı kaç olursa olsun.  Belki de yetişme sürecinde yapılan hatalardan... Bağımsız ama olgunlaşamamış bireyler tanıyorum, ya siz?

29 Kasım 2015 Pazar

Bir Çocuk Yüzüne Bakar...

İçgüdüsel mi, öğrenilebilir mi?


Herkes anne olabilir mi? Biyolojik bir engel yoksa tabi ki... Ya içsel bir engeli varsa? Zira bir yavruyu dünyaya getirmek yetmiyor anne olmak için, her zaman gerçek bir annelik olmuyor bu, ruhunuzun en derininde hissetmek de gerekiyor çünkü. O halde annelik için, öncelikle içgüdüsel bir duygu diyebiliriz. Engeli olmayan herkes doğurabilir ama anne olamaz, tespiti de yanlış olmaz sanırım. Çünkü bu, ruhunuza üflenmiş kutsal bir duygudur; yoksunsanız bu duygudan ne yapsanız nafile! Doğurduğunuz yavruyu yaşamın merkezinde göremiyorsanız, o düştüğünde yüreğiniz acımıyorsa, acısıyla ağlayıp sevinciyle gülemiyorsanız, gerektiğinde bir organınızı gümüş tepside sunamıyorsanız yavrunuza ve onu yitirdiğinizde sizden bir parça da yitip gitmiyorsa sizin ruhunuza o nefes üflenmemiş demektir. Ne yazık ki bu durumda sadece bir biyolojik annesiniz!

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *