30 Kasım 2015 Pazartesi

Ebeveyn Olmak

Eğitim, bir çocuğu büyüme sürecinde dengeli ve kesintisiz yönetme sanatı, diyor uzmanlar. Büyüme ise, çocuğun ebeveyne duyduğu bağımlılıktan uzaklaşıp bağımsız bir ergin olmasıymış. Bazı insanların hiç büyüyemediğini göz ardı ederek! Hayat tecrübeme göre, ne yazık ki, kimileri ergenlikte takılıp kalıyor yaşı kaç olursa olsun.  Belki de yetişme sürecinde yapılan hatalardan... Bağımsız ama olgunlaşamamış bireyler tanıyorum, ya siz?

Çocukların büyüme sürecinde biz yetişkinler, bilerek ya da bilmeyerek pek çok hata yaparız. Çocuk yetiştirenler bilir, 18-21 yaş arası gençler ergin kabul edilir; ancak ergenlik, bu süre içinde tam olarak bitmez. Bazıları bu dönemi kolay ve çabuk atlatırken bazıları da oldukça zorlanır. Anne karnından bebekliğe, bebeklikten çocukluğa ve ergenliğe geçişin süreleri az çok bellidir. Ergenlikten erginliğe geçişse kişiye göre değişiyor maalesef. Bazıları için bu dönem oldukça uzun sürebiliyor; hatta yıllarca… Sağlıklı bir ergenlik dönemi geçiremeyenler, ileriki yaşamlarında da daha fazla tökezleyebiliyor. 

Büyüme  düzensiz ve hızlı bir akıştır bazen; bazen de son derece sakin ve kıpırtısız... Mükemmel bir erginliğe doğru yavaş ve düzenli bir ilerleme görmek mümkün olmaz her zaman...  İki adım ileri bir adım geri... Engelli, engebeli bir yol bu.  İşte bu engelleri görmek ve onlara da göstermek, etrafındaki yetişkinlerin görevidir ve bizler, en büyük hatayı da tam bu noktada yaparız. Üstelik kaç çocuk yetiştirdiğimizin de pek önemi olmaz bu durumda; zira her çocuğun hayata tepkisi farklıdır.
O halde ne yapmalıyız? Çocuğu kendi haline mi bırakalım yoksa ensesinde boza mı pişirelim? Galiba ikisi de değil. Onu besleyip büyütmek, engelleri görüp göstermek de yetmiyor üstelik. Yeteneği ve ilgileri doğrultusunda yönlendirmek de gerekir. Eğer geçmişte yapamadıklarımızı onlara yaptırmaya çalışır, olamadığımız insan olması için zorlarsak onları, mutsuz bireyler yetiştirmiş oluruz, tabi sonucu görünce biz de mutsuz oluruz.  O halde, bırakalım, kendileri olsunlar, bize sadece kılavuzluk yapmak düşüyor. Heykeltıraş gibi davranmaktan vazgeçelim!

Bir öğretmen olarak ben gençlerin bugünkü durumunu içler acısı görüyorum. Liselere bir bakın, herkes sayısal okuyor; neredeyse sözelci hiç kalmadı okullarda, dilci kalmadı, spor bölümü yok. Sizce geçlerimizin hepsi sayısal zekâya mı sahip? Tabi ki hayır. Anne babalar öyle istiyor diye ya da sistem onu gerektiriyor diye… Biliyorum, ülke koşulları, gelecek kaygısıdır ebeveyne bunu yaptıran. Ama işsiz ya da işi var ama mutsuz yetişkinlerin temelini atmak için yeterli bir mazeret mi bu sizce? Bir de onların iç dünyalarına baksak, neler göreceğiz kim bilir!

Kısacası, ebeveyn olmak, kendimizi aynada seyretmek değildir. Onları mutlu, özgüvenli, sağlam birer bireyler olarak yetiştirmek asıl görevimiz. Meslek ve yaşam tarzını saymazsak eğer, büyük bir seçme özgürlüğü içindeki günümüz gençleri bazı konularda oldukça şanslı. Ama pek çoğumuz, onların yeni deneyimler yaşama olanakları karşısında şaşkına dönüyoruz. Çağın değişimine ayak uyduramadığımız durumlar yaşıyoruz, hatta çok konuda bizden ne kadar ileride olduklarını görüp daha büyük şaşkınlıklar içine düşüyoruz. Peki, bu gençlerin önlerini kesmeye ne hakkımız var? Bırakalım ama varlığımızı ve sevgimizi hissettirerek, yanlışa düştüğünde nazikçe elinden tutup çevirerek... 

Bazen gençler ailelerini örnek alır, onların yolunda ilerler, çoğu zaman kendilerini buna zorunlu hissederler; ama bazen de farklı yollar seçebilirler. Yani armut uzağa da düşebilir. Bu durumda yetişkinler, onların birey olduklarını hatırlayıp değişime açık olmaya çalışmalıdır. Unutmayalım ki, hayattaki seçimleri ne olursa olsun, onlar bizim evlatlarımız ve bilelim ki, hayattaki en değerli sevgi, evlat sevgisidir.
Çocuklar, sevildiklerini bilmek isterler, bunu göstermekten çekinmeyelim, hangi yaşta olurlarsa olsunlar. Her zaman varlığımızı hissettirelim ama bunaltmadan, öyle arkadaş olmak gibi garip heveslere de kapılmayalım. Kararsız kaldıklarında ya da tökezlediklerinde becerebildiğimiz kadar yol gösterelim, önlerini kesmeden. Bırakalım, boynuz kulağı geçsin!
Sanırım ebeveyn olmak zor zanaat, her şeye rağmen dünyanın en keyifli işi aynı zamanda. Bilerek ya da bilmeyerek yaptığımız tüm hatalara rağmen…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *