kelebek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kelebek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ocak 2016 Pazartesi

Mavi Bir Kıvılcım

sarhoşluğu yalnızların
devran döndükçe esen
fırtınası bahtsızların
şiir dallarında ötüşen
sevdasıdır kuşların...

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Ay Büyürken


Ruhumun en çıplak haliyle
Çıktım ayın karşısına
Yanılgısıydı aynadaki karanlık
Ay büyürken
Işığı düşer  yollara

Vakit daralıyor
Akşam sabaha kucak açtı
Sabahlar kör karanlıklara…

2 Temmuz 2015 Perşembe

Değiştim



Değiştim
Tırtılın kelebek olduğu kadar
Kanatsızken kabuğumda
Yırtıp çıktım dışarı
Özgürleştim

Dönüştüm
Ceninin bebek olduğu kadar
Uyandım uzun uykumdan
Açtım gözlerimi

Özgürleştim

26 Haziran 2015 Cuma

Küçük Prens / Antoine De Saint_Exupery


Küçük Prens 

          “Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.”

      Çocuk gelişiminde zengin hayal dünyası olan kitapların önemi büyüktür. Bu öyküler aracılığıyla, yetişmekte olan gençler, hayal kurmayı ve düşünmeyi öğrenir. ‘Şimdi’ ile ‘olmayan bir dünya’yı iç içe yaşatan bu tarz kitaplar, onları felsefeye de yaklaştırır. Zira öykü aracılığıyla düşünmeye çağrı yoludur bunlar. İşte Küçük Prens romanı bu açıdan oldukça etkilidir. Arayış içinde olan çocukların ve gençlerin kendini tanıma ve geliştirme yolunda izleyecekleri en sağlıklı yol hayal etmektir. Hayal etmeyi öğretir bu öyküler. Bakış açısı kazandırır, felsefe kazandırır.

10 Haziran 2015 Çarşamba

Maske / Deneme

Maske

                  İnsanları tanımak zordur,neden dersiniz? Herkes yüzüne bir maske takıp öyle çıkıyor sokağa, hatta evde, okulda, işte... Aynaya bakarken bile bir maske suratlarda. Herkesin bir öteki yüzü var, gün yüzüne çıkmayan. Kimse boy aynası tutmuyor kendine. Neden bu korku, neyi gizliyoruz ki?..  
         An geliyor, yoruluyoruz maskeyle dolaşmaktan. Yüreğimizin derinliklerindeki gizli canavarı  yavaş yavaş gün ışığına çıkarıyoruz. Bazıları için iki ayrı insan olma çabası, kendini inkar. Bazıları içinse, ikiyüzlülük değil bu, sadece korku... Anlaşılmama korkusu, incitilme korkusu, kandırılma korkusu...
     Hep korkarız bir şeylerden, kimimiz parasızlıktan, işsiz kalmaktan, kimimiz yalnızlıktan ya da karanlıktan... Farkına varmadan derin çukurlar açar, oraya gömeriz gözyaşlarımızı, gizlemek istediklerimizi. Maskesiz dolaşamayız pek. Halimizi hatrımızı soranlara hep "İyiyim" demek zorunda hissederiz kendimizi. Oysa bağırmak gelir aslında içimizden "Kötüyüm, iyi değilim işte!" Ama yapamayız ki, maskemiz vardır yüzümüzde, tebessümle "İyiyim, ya sen?.." dedirten.
      Çok ender zamanlardaysa unuturuz onu takmayı, dalgınlıkla fırlarız sokağa. İçimizdeki gerçek "ben"le dolaşmaya başlarız çaresizce. O bizi şekillendirir artık, çimenlerde deli gibi koşturur, sevdiklerine bağırarak,utanmadan "Seni seviyorum." der nedensiz yere. Beklenmedik bir anda dosta kucak açar. Bazen hırçın ve sarhoştur, sessizce ağlar. İşte böyle anlarda, avucumuzda narin bir kelebek taşırız farkında olmadan.
         Biliyorum çok zor onu çıkarıp  atmak; hatta bazıları için imkansız... Kelebeğin uçup gitmesinden  korkar, onu serbest bırakmayız, avucumuzun içinde tutarız sımsıkı. Sonra bir de bakmışız ki, korumaya çalışırken onu ezmişiz parmaklarımızla. İçimizdeki gerçek 'ben'e zarar vermişiz. Keşke onu hapsetmeseydik oraya, özgürce uçsaydı, ağlamak istediğinde ağlayıp gülmek istediğinde gülseydi. Sınırlar çizmeseydik ruhumuza. Yıkılmayı da ayağa kalkmayı da öğretebilseydik. Acıyı da sevinci de doya doya yaşayabilseydik. 
     Haydi, cesur olalım artık, maskeleri fırlatalım bir köşeye! İçimiz ağlarken, dudağımızdan kan damlarken 'kızılcık şerbeti içtim' demeyelim! Sevdiklerimize günde üç öğün "Seni seviyorum." demekten korkmayalım! Sığınmayalım artık yalanlara, masallardan medet ummayalım! Herhangi bir yolun sonuna gelindiyse uzatmaya çalışmayalım yolculuğu! Gerçek yüreğimizle, gerçek yüzümüzle, korkmadan maskesiz çıkalım yaşamın karşısına! “Kötüyüm,iyi değilim işte!” diye haykıralım anlayan olmasa da. Bugün kötüysem yarın iyi olurum, diyerek yeniden ayağa kalkalım. Bu sanal bir dünya nasıl olsa, iyi de kötü de geçici. O halde gerçek hisleri gizleyerek enerji harcamak yerine, serbest bırakalım ruhumuzu. Ağlasın ağlayabildiği kadar, bağıra bağıra... Gülsün kahkahalarla, çığlık çığlığa... Zaten sınırlı bir zamanın sanal yolcularıyız değil mi?
           Şimdi, fırlatın sokağa o sert maskenizi, haykırın haykırabildiğiniz kadar!...  "Ben de varım hayatta. Bugün ağlıyorsam yarın yine gülerim."  

6 Haziran 2015 Cumartesi

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *