19 Şubat 2016 Cuma

Fazıl Hüsnü Dağlarca


"Ben sahibi gibiyim yıldızların."

Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cumhuriyet dönemi edebiyatının en verimli şairlerindendir. Sürekli şiir yazan sanatçının yüzlerce şiiri yayımlanmıştır. Doğaldır ki, zaman zaman sanatsal arayışlar içine girer. 1934'te yayımlanan ilk kitabı Havaya Çizilen Dünya'da geleneksel Türk şiirinin izleri vardır. Ama şair, bu izlerin yanı sıra, biçimsel sınırları aşma çabasını da göstermiştir. Şiire yeni bir soluk kazandıran Dağlarca, yeni biçim anlayışı ve ele aldığı konular bakımından oldukça özgündür.


30'lu yıllar hece şiirinin sanat dünyasına egemen olduğu bir dönemdir. Bu dönemde hece şiiri, tekdüze bir ritmin sınırları içine sıkışmıştır. Ancak bazı şairler de heceye esneklik katmayı başarmışlardır. Necip Fazıl gibi bazı şairler, heceye esneklik getirerek, geleneksel şiirle modern şiir arasında köprü kurmuşlardır. Fazıl Hüsnü Dağlarca da, böyle bir ortamda kendi şiirinin yolunu çizmeyi başarmış edebiyatçılardandır. Özgün bir şiir geliştirmeye çalışmış, herhangi bir akıma bağlı kalmamıştır. Şair öylesine kendine özgüdür ki, gerek söyleyişi gerekse çağrışım gücüyle, şiir yazmaya başladığı yıllardan ölümüne kadar farklılığını korumuştur. Özellikle ilk şiirleri daha çok sezgiseldir.

Aklı, sezgiyi, gözlemi birleştiren şiir anlayışı, gerek farklı söyleyişiyle gerekse çağrışım gücüyle yepyeni bir beğeni yaratmıştır Dağlarca. Bunu da, iç gözleme dayanan bir imge gücüyle kurmuştur. Onun şiirleri çağrışımlarla etki yaratır. Görülecek şeylerden bahseder ama okuru görmeye değil sezmeye iter.

Siz körsünüz görmüyorsunuz dediklerimi
Deniz diyorum mavidesiniz
Yurt diyorum yellerde
Siz 
Körsünüz

Uzatıyorum ellerimi size şimdi Akdeniz'e şimdi
Sayıyorsunuz parmaklarımı on
Ben on milyar yaşıyorum
Siz 
Körsünüz

Yaprakları da dalgaları da büyük yokluğun
İlkyazlardan öteye ta gök çiçeklerinecek
Yelken yelken gelecek zamanlardayım
Siz körsünüz

Şairin şiirlerinde engin, eski, uzak, yıldız gibi sözcükler oldukça önemlidir. Dizelerde yarattığı uzaklık, derinlik, enginlik imgeleri, onun metafizik dünyasını belirler.

Akdeniz enginlerde kararmaktadır
Ama
Ben
Öyle maviyim ki


Akdeniz bir gitmişlikle eski, uzak
Ama
Ben
Sahibi gibiyim yıldızların

Metafizik imgeler, özellikle Dağlarca'nın ilk şiirlerinde çok belirgindir. Bu metafizik dünyanın içinde doğa, insan, hatta tüm mahlukat şairane bir soyutluk kazanmıştır. Anlamsız gibi görünen bu soyutlama, bir gizemi ortaya koyar gibidir, şairin ruh halini ortaya koyar. Gerçekler dünyasıyla gizemler dünyası arasında bir köprüdür adeta.

Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın ikinci kitabı Çocuk ve Allah da, onun şairane kimliğinin önemli bir örneğidir. Çocuk da Allah da, okurun zihninde neyi oluşturuyorsa odur şiirde. 

Artık büyümüyorum ana, haberin olsun
Nasıl büyümüşüm evvelce
Karşımda koca bir kainat  yürür gider
Bir nefes sardı beni ateşten ve akıldan
Bu gece

Koskoca kainatta var olan, yok olan insanın serüveni bu. Bu serüven, Dağlarca'nın dizelerinde sezgisel bir boyut kazanır. Felsefi anlamlar, çıkarımlar karşılar bizi dizelerde. Derin bilinmezliklerin içinde yoğunlaşan anlamlar...

Fazıl Hüsnü şiirlerinde bazı kavramları öne çıkarsa da, onu bir kavram şairi olarak göremeyiz. O daha çok sezgilerin şairidir ama anne ve çocuk da, Tanrı gibi, bir kavram olarak karşımıza çıkar zaman zaman.

Üfleme bana anneciğim korkuyorum
Dua edip edip geceleri
Hastayım ama ne kadar güzel
Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri

Şiirlerindeki çalkantılara bakarak, şairin değişik sanatsal dönemlerden geçtiğini görebiliriz. Ancak eserlerindeki bu değişim konuyla sınırlıdır, şiirsel özde değişim olmamıştır. Evrensel olan her şeyi görmek mümkün onun şiirlerinde. Kısacası insan neredeyse Dağlarca da oradadır, nerede acı çekiyorsa insanoğlu, orası yurdudur şairin. Vietnam Körü der bazen, Üç Şehitler Destanı der bazen de ya da İstiklal Savaşı, Çanakkale Destanı... Bütün bunlarda şiirle aklı ve sezgiyi birleştirmiştir. Anadolu insanının destanı vardır dizelerde. Kınalı Kuzu Ağıdı'nda olduğu gibi. Kadınıyla, çocuğuyla, güzeliyle, çirkiniyle insan... Şairin şiirsel kavrayışı derinlik yaratır, yepyeni imgeler ortaya çıkar. 

Çocuk şiirleri de yazan Fazıl Hüsnü Dağlarca, çocuk dünyasındaki evrensel sevgiyi gözler önüne serer. Gerçek sevgi onların, çıkarsız, yalansız, yalın sevgisidir zira.

Burda
Düşmüş bir uçurtmadır güneş
Düşmüş geceler içine, titreyerek
Güneşli geceler
Ucudur yeryüzünün
Değil mi anne?

Dili yetkinlikle ve oldukça etkili kullanan şair, karmaşık duyguları, sezgilerini de kullanarak Türkçeye başarıyla yansıtmıştır. Yalın diliyle farklı bir yerdedir edebiyatımızda Fazıl Hüsnü Dağlarca. Türkçeyi etkili kullanan şairlerden olmasının yanı sıra, dildeki gelişime katkıları da büyük olan bir şairdir o.

Kardaş, senin dediklerin yok
Halay çekilen toprak bu toprak değil
Çık hele Anadolu'ya
Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı
O kadar uzak değil

Şiirle yaşayıp şiirle sonsuzluğa göçen Dağlarca, bütün yaşamını yazmaya adamıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *