Küçük Prens
“Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür.
Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.”
Çocuk gelişiminde zengin hayal dünyası olan kitapların önemi
büyüktür. Bu öyküler aracılığıyla, yetişmekte olan gençler, hayal kurmayı ve
düşünmeyi öğrenir. ‘Şimdi’ ile ‘olmayan bir dünya’yı iç içe yaşatan bu tarz
kitaplar, onları felsefeye de yaklaştırır. Zira öykü aracılığıyla düşünmeye
çağrı yoludur bunlar. İşte Küçük Prens romanı bu açıdan oldukça etkilidir. Arayış
içinde olan çocukların ve gençlerin kendini tanıma ve geliştirme yolunda
izleyecekleri en sağlıklı yol hayal etmektir. Hayal etmeyi öğretir bu öyküler. Bakış
açısı kazandırır, felsefe kazandırır.
Küçük Prens yazarımızla bir çölde karşılaşır ve ona
gezegenini, gezdiği yerleri ve gülünün hikayesini anlatır. Yazar ise bir
pilottur ve çocukken yetişkinler tarafından pek de anlaşılamamış, hayalleri
sınırlandırılmıştır. Oldukça ince bir kitap bu, bir kısmı da resimlerden
oluşuyor. O yüzden kitabı size özetlemeyeceğim. Alıp okuyun, aslında çocuk
kitabı ama yetişkinler için de mesajlar var.
“Ayak bileği hizasında sarı bir kıvılcım çakar gibi oldu.
Bir an durakaldı, bağırmadı. Bir ağaç gibi yavaştan düştü. Kumdan dolayı ses
bile çıkmadı. Şimdi biraz teselli olmuş gibiyim. Tam değilse bile… Ama
biliyorum gezegenine döndü çünkü gün ışıdığında vücudunu bulamadım. Ağır
değildi… Ve geceleri yıldızları dinlemesini seviyorum. Sanki beş yüz milyon
çıngırak…”
Pilot olan yazarın çöle zorunlu iniş
yapmasıyla başlayan roman ,dünyadan sıkılan Küçük Prens’in gezegenine
dönmesiyle biter. Küçük Prens’e göre
yetişkinler biraz tuhaftır. Bu tuhaf insanlardan bazılarıyla karşılaşmıştır ve
onları bize anlatır. Ayyaş, kral, iş adamı, fenerci, coğrafyacı, matematikçi, kendini beğenmiş gibi değişik karakter yapısında yetişkinlerle karşılaşır. Hepsi de kendi tutkuları ve beklentileri kapsamında algılar Küçük
Prensi. Hepsinin hayattan beklentisi kendi içinde
sınırlı ve tekdüzedir. Sonra da pilot yazarımızla tanışır. Burada yatan
felsefe, çocukken yetişkinler tarafından anlaşılamayan ve sınırlarla karşılaşan
adamın içindeki çocukla bütünleşmesidir.
Küçük Prens yazarın hayalinde kendi çocukluğudur. Yaşama dair, yetişkin
dünyasına dair çocuk bakış açısıyla geliştirilmiş felsefesi olan bir öykü bu.
Bir çocuğun gözüyle büyüklerin, hayalsiz, dar kalıplara sıkıştırılmış tuhaf
dünyası anlatılıyor. Küçük Prens’in
kendine kurduğu dünyada bir hayat felsefesi oluşmuş, bizlerde eksik olan belki
de budur.
“Evet, güzelsiniz. Ama boşsunuz. Sizin için kimse yaşamını
feda etmez. Yoldan geçen herhangi biri, benim gülümün de size benzediğini
söyleyebilir. Ama benim gülüm sizin her birinizden çok daha önemlidir. Çünkü
ben onu suladım. Ve onu camdan bir korunakla korudum. Önüne bir perde gererek
rüzgârın onu üşütmesini engelledim. Tırtılları onun için öldürdüm ( ama birkaç
tanesini kelebek olmaları için bıraktım). Onun şikâyetlerini ve övünmelerini
dinledim. Ve bazen de suskunluklarına katlandım. Çünkü o benim gülüm.”
Yazar ne çocukken ne de büyüyünce, yetişkinlerin dünyasında
bulamadığı arkadaşını buluyor Küçük Prenste. Zira o, çocukken hayata bakışına,
hayallerine değer verilmediğini ve anlaşılamadığını fark edip hayallerinden vaz
geçmiştir. Onu ancak hayal arkadaşı yani üç volkanı olan küçük gezegeninde
çiçeğiyle yaşayan Küçük Prens’le konuşmak rahatlatır.
“Büyükler hiçbir şeyi kendi kendilerine anlayamazlar. Onlara
durmadan her şeyi anlatmak da çocuklar için yorucudur.”
Unutmayın, hepiniz bir zamanlar çocuktunuz!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...