1 Temmuz 2015 Çarşamba

Özdemir Asaf

Özdemir Asaf

           1923-1981 yılları arasında yaşayan, Cumhuriyet dönemi şairi Özdemir Asaf, döneminden ayrı bir söyleyişi benimsemiştir. Özgün ve özeldir dili, ‘ben ve sen’i işler sıklıkla.

“Kim o, deme boşuna…
Benim, ben.
Öyle bir ben ki gelen kapına;
Baştan başa sen.”


           Zarif ve naif söyleyişiyle aşkını, adını vermeden anlattığı Lavinya şiiri hafızalara kazınmıştır, yazıldığı zaman da günümüzde de…

"Sana gitme demeyeceğim
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar,
Yanımda kal."

          Lavinya, en sevdiğim şiiridir ilk gençliğimin şairi Özdemir Asaf’ın. Şiir sevmeyenlerin bile kendinden bir şeyler bulduğu dizelerdir onlar. Güzel anlatır duygularını, bana şiiri sevdiren şairlerden biridir o. Nazım Hikmet, Can Yücel ve Orhan Veli gibi, beni şiirin müptelası yapanlardan... Kısa şiirler yazar, o ‘kısa’nın içine upuzun sevdalar sığdırarak… Kelime oyunlarını sever, ‘bendim’ dizeleriyle içimizi ısıtan itiraflar yapar: “ o şekeri çalan bendim amca”… Bazen de 'ben değilim' der: “ o ölen ben değildim”… Hayatı ve ölümü anlatır kimi zaman da: "

"Önce, büyük büyük düşündüm;
Sonra büyük büyük yaşadım.
Ne varsa, onlar aldı.
Şimdi bana küçük bir ölüm kaldı."

          Şiirleri özlü ve esprilidir, özgünlükten hiç uzaklaşmaz Asaf. Nesneyi soyutlaştırarak anlatır, izlenimleri, sevdaya dair unutulmaz dizelerle aktarır. Yalnızlık temasını en az sevda kadar işler, ölümü hatırlatır kimi zaman, yaşamı söz oyunlarıyla serer dizelere kimi zaman da:

“Beni çağırmadınız,kalkıp ben kendim geldim.
  Uzaklardan size bir haber getirdim geldim.             

  Bıraktıklarınızdan,unuttuklarınızdan,
  Sımsıcak-anılası günler getirdim geldim.

  Gömütleri andıran yapılarınızdaki
  Yaşantılarınıza evler getirdim de geldim."

          ‘Sen’ olmayı bilmiş, aşkıyla bütünleşmiştir adeta. İnsan ilişkilerini, çelişkilerini anlattığı bir ‘sen’ bir de ‘ben’ vardır hep:

 " Gidiyorum ben sana
  Benimle gider misin.”

          Bir başka şiirinde yine onu anlatır, aşkını...
" Benim düşlerimin içinde
O uyuyordu, duyuyordum.
Ben bir uykusunda onun,
Bir düş'ünde bulundum..
Uyuyordu,duyuyordu,
Avundum.”


          Bazı sözleriyle anılara öyle bir kazınmıştır ki, iki dizeyle koca bir yalnızlık deneyimini özetler:

“Yalnızlık paylaşılmaz.
  Paylaşılsa yalnızlık olmaz.”

          İnsanı anlatır sıklıkla, özlem, ayrılık ve sevda çıkmazında, bazen umut bazen umutsuzlukla...

“Yazıklar olsun hepimize.
Bana da alışacaksınız.
Bana bile.”  der kimi zaman da.



          Uzun saçları, gür bıyıkları, siyah beresi, bakışlarındaki ışıltısı, r’leri söyleyemeyişiyle sevdiğim güzel şair Özdemir Asaf…   Duygusallığının yanı sıra alaycıdır da, taşlama şiirleri de yazar, ironi vardır bazılarında, somuttan soyuta geçer, eşyayı kişileştirir. Kimbilir hangi duygularla hep, şiirin bir şeyler anlatmasını sağlar. ‘Dünya Kaçtı Gözüme’ şiirindeki ironi dikkat çekici değil mi sizce de?

"Bir ışık düşürse üstüne basma.
Daha yakınlaşır, korkarsın.
Bir leke, silmeye - gör,
Leke kalır, sen çıkarsın..."

          ‘Kapısız’ şiirindeki eşyayı soyutlaştırma şekli de oldukça ilginç bence:

“Şu oda yok mu, şu oda
Üç kişiyi öldürdü biliyorum
Gözlerimle gördüm öldüklerini
Odanın suçlu olduğuna yemin ediyorum
Şu dolap, tutmuş güneşli yeri
Baştan başa yaldız"

           İnsanı olduğu kadar yaşamı, ölümü, eşyayı, kavramları karşıtlıkları içinde, soyutlayarak, kişileştirerek anlatmayı hep sever Özdemir Asaf. Faklı, bir o kadar da güzel dizelerin usta şairi…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *