23 Ocak 2016 Cumartesi

Horatius( MÖ: 65/8) / Carpe Diem


"Carpe diem, quam minimun credula postero"


"Bilge ol, süz şarabı damla damla
Bu kısa ömürde bel bağlama boş umutlara
Daha biz konuşurken bile
Geçip gitmiş olacak kıskanç zaman
Yaşa doya doya gününü
Olabildiğince az güven yarınına!"  



Milattan önce yaşamış Romalı bir şair Horatius, döneminin en önemli şairi hatta, lirik şiirin üstadı... Yaşam görüşü bugün bile takip edilen Horatius, şiirlerinde lirizmle felsefeyi birleştirmiştir. "Yaşa doya doya gününü" derken  bizlere yaşam savaşında bir teselli sunar adeta. Zira yarın başımıza ne geleceği bilinmez, aslolan bugündür, onu da boş umutlara heba etmemek gerekir. O günün koşullarında bunu niye ve kime söylediği çok da önemli değil benim için ama bugünün koşullarında bizler için söylenmiş adeta. Siz de böyle hissetmiyor musunuz? Gelecek için planlar yaparken bugünü elden kaçırmıyor muyuz çoğumuz? Günlük koşuşturmalar içinde o kadar çok boğuluyoruz ki, nefes almayı bile unutuyoruz çoğu zaman. Hep bir koşturmaca, yarına dair... Hep keşkeler, düne dair... Ya bugün için yaptıklarımız? Bugün sahip olduklarımız, bugünkü umutlarımız, şu anki sevinçlerimiz!.. Şu an bizi hayata bağlayanlar, mutluluğumuza sebep olanlar... İşte, tam da yaşamamız gereken an, bu an!

Tabi ki geçmişi sorgulayacağız, tabi ki gelecek planları yapacağız ama yaşadığımız anın da farkına vararak, sahip olduğumuz en değerli şeyleri yitirmeden.  Zira bugünün tekrarı yok, yaşam rövanşı olmayan bir maç, her anı değerli, her nefes en kıymetlisi... 

Anı yakalamak, anın değerini bilmek, belki de yarın hiç yokmuş gibi yaşamak... Bu, bazı tıynetsizlerin anladığı gibi "gününü gün et, dünya yansa hasırın yanmasın senin, kimseyi ve hiçbir şeyi umursama" anlayışı değil bence. Hatta anlık hazlar için gerçek mutlulukları heba etmek, hiç değil. Daha derin ve daha gerçek. Yani "ömür tek gündür, o da bugündür" sözünde olduğu gibi... Ömür kavramının içini doldurarak yaşamak... Belki de yeryüzünde boşuna yer kaplamadan yaşadığına değecek şeyler yaşamak... Mutluluğu ertelemeden, sevdiklerimizi itmeden, sahip olduğumuz nefesi ağız dolusu alarak yaşamak...

Yarın var mı yok mu, bilmiyoruz değil mi, hatta bir nefes sonrasını bile öngöremiyoruz aslında. O halde aldığımız nefesi, bugünü, tam da şu anı en değerli 'tek an'mış gibi yaşamak... Tabi sevgiyle, ölmeden öldürmeden, incinmeden incitmeden...

Carpe Diem, anı yaşamak, sanırım herkesin işine geldiği gibi anlayacağı bir kavram. Horatius'un bu felsefi sözü bana göre, boş vermişçilik olamaz, yani 'ben şu anı yaşayım da gerisi umrumda değil'cilik değil, bencillik hiç değil. Boş hayallere kapılmadan aldığın nefesin kıymetini bilmektir, özetle.

O halde, geçmişi yüreğimize yük yapmadan beynimizin bir tarafında tutalım (hatalarımızdan ders almanın yolu onları unutmamaktır); geleceği de (belki yaşarız umuduyla) planlayalım ama madem ki en önemlisi içinde bulunduğumuz an, kalbimiz o anın sevinciyle çarpsın. Hem de her şeye rağmen, savaşlara, ölümlere, yenilgilere, kötülüklere rağmen!

"Carpe Diem", bunu başarmak kolay mı bilmiyorum, benim bu konuda notum oldukça kırık, yine de deniyorum işte! Ya sizin durumunuz nedir?!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *