8 Temmuz 2015 Çarşamba

Anima Mundi / Roman

Anima Mundi  (Dünyanın Ruhu)

“Başlangıç boşluktu.”

        Ailesiyle İtalya’da yaşayan Walter edebiyat ve şiir sevdalısıdır. Çevre ve aile baskısı, onu o kadar bunaltır ki, roman yazmak için Roma’ya kaçar. Artık büyük tutkusu için yaşayacaktır. Emekle ve sabırla, kağıda döker hayallerini, düşüncelerini. Güçlüklere katlanır ama yılmaz. Sonunda romanını bitirir ve yayımlatır. Tabi sonuç hayal kırıklığı… Hayat her zaman isteneni vermiyor değil mi? Walter’in romanı doğal olarak büyük bir başarı getirmemiştir ona. Çünkü o, bir ‘ ilk roman’dır, tanınmayan bir yazara aittir ve pek çok roman içinde kaybolup gitmiştir. Bu nedenle de istenilen başarıyı sağlamamıştır Walter’e. Yazarlık serüveni onu geniş bir çevrenin de parçası yapacaktır. Bir hayal kırıklığı daha… O çevreden edindiği kadın arkadaşıyla yaşadığı aşkın hüsranı…

 “Yeniden doğmalısınız.” diyordu Tanrı. “ Yel istediği yerde eser, onun sadece sesini işitirsin ama nerden gelip nereye gittiğini bilemezsin.”  


        Biri dine inanan diğeri materyalist olan iki farklı insanın evladı olarak yetişmiş ve kendi olabilmek için uzaklaşmıştır çevresinden. Yeniden doğmaya adım atmıştır o da. Hayatını Roma’da kurgularken hayal kırıklıkları da yaşayacak, aşkı da tadacak, dostluklar da kuracaktır. Ama bütün bunların sonunda asıl yaşam deneyimi, “sevgi özendir.” ilkesini edinmesi olacaktır.

“Belki de bütün bu karmaşa ve acı dolu yıllar bir şeye yaramıştı. Bir sanatçı değil ama ötekilerden daha duyarlı bir insan olduğumu anlamıştım.”

     Kendi çevresinden kaçıp sığındığı bu kentte hayatın ve insanların çıkar ilişkilerini, iki yüzlülüğünü görür. “Roma’da herkes herkesin ‘arkadaş’ıydı, ama gerçek bir dost beyaz bir kaplan kadar ender bulunurdu.”diyen Walter, gerçek dostluğu arar. Hayatı sorgulamaya başlayan Walter, Roma’da sıra dışı bir gençle tanıştıktan sonra, hayata bakışı biraz daha değişir ve artık Roma’daki günleri farklı bir anlam kazanmaya başlar. Yaşam ve ölüm, bu iki dostun uzun tartışmalarının omurgasını oluşturacaktır.

     Susanna Tamaro’nun bu romanı “Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” romanı kadar, hayata dair bir iç ses adeta.  Roman “ateş, toprak ve rüzgar” olmak üzere üç bölüme ayrılmış. Bu bölümlerde Walter’in ailesi, çocukluğu, arayışları, yenilgileri, edebiyat sevgisi ve yaşam sorgulamaları yer alır. Düzen ve düzensizlik içinde var oluşunu…

“Oracıkta, bir anda anladım ki, ölüm artık beni korkutmuyordu. Çünkü yaşam ve ölüm, var olmanın iki ayrı biçimiydi. Orada öylece ayakta dururken anladım ki, içimde artık boşluğa yer kalmamıştı. Anladım ki, boşluk, ancak ölümü özümseyene dek varlığını sürdürebiliyor.”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *