Neden severiz
Can Baba’yı? Şair olduğu için mi, doğal ve içten bir üslubu olduğu için mi,
argoyu şiirinde nakış gibi kullandığı için mi, sadeliğinden mi yoksa?..
“ Gavura kızıp da oruç bozulmaz
Sök at kafandan acabaları
Bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz”
Müstehcendir onun
sözleri zaman zaman; ama bu sözler ve argo kimseye ona yakıştığı kadar
yakışmadı bence. Öyle ince işler ki nakış nakış,erir sözler şiirin potasında,
okurken hiç rahatsız olmayız. Oysa başkasında nasıl da sırıtır dizelerin
içinde.
Sizi bilmem ama ben seviyorum Can Yücel’i, o
büyük şairi… O hem toplumsal hem de
duygusal şiirlerin adamı Can Baba’yı. Sade bir dille ve samimiyetle yaptığı
taşlamaların üstadını… Pek çok esin kaynağı var onun. Bazen doğayı ve
insanları, bazen sevdayı, ayrılıkları ve yalnızlığı, bazen kavramları esin
perisi yapar kendine. An gelir “ hayatta en çok babamı sevdim” der, an gelir “işte
budur hayat” sözleriyle özetler yaşam felsefesini.
“Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..”
Kimi zaman bir
Hint horozunu anlatır İntihar şiirinde ya da bir sakız ağacını serer dizelere.
“ Tanrı adın işitmedi ömründe;
İnanmadan da madem yaşanıyor diye,
Rüzgarlı bir kıyıda, sevinç içinde,
Yaşamak dururken düşünmek niye?”
Başka türlü şeyler ister kimileyin de “denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava”… “Bir sen eksiktin ay
ışığı” der cezaevine giderken de sitemle.
“Bileklerimizi morartmış yeni Alman kelepçeleri,
Otobüsün kaloriferleri bozuldu Kaman'dan sonra
Sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik,
Başımızda pirensip sahibi bir başçavuş.
Niğde üzerinden Adana Cezaevine gidiyoruz...
Bi sen eksiktin ayışığı
Gümüş bir tüy dikmek için manzaraya!”
Yaşanmışlıklarını
yazar çekinmeden, hayat adamıdır Can Yücel. Ailesi çok değerlidir onun için, en çok da babası… Memleketi sever, aşkı sever, hayatı sever.
Bazen küfür eder, bazen inceden taşlar, öfkelidir kimi zaman da. Yani her
şeyiyle insan Can Baba. Hayranlıkla ve sevgiyle anlattığı babası ülkenin büyük
değerlerindendir. Köy Enstitülerinin fikir babası ve Cumhuriyetimizin ilk Milli
Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel…
"hayatta ben en çok babamı sevdim.
karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
çarpı bacaklarıyla- ha düştü, ha düşecek...
nasıl koşarsa ardından bir devin,
o çapkın babamı ben öyle sevdim.
bilmezdi ki oturduğumuz semti,
geldi mi de gidici hep, hepp acele işi!..
çağın en güzel gözlü maarif müfettişi,
atlastan bakardım nereye gitti,
öyle öyle ezber ettim gurbeti.
sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40'ı geçerse ateş, çağ'rırlar istanbul'a.
bir helallaşmak ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
en son teştifine çıkana değin
koştururken ardından o uçmaktaki devin.
daha başka tür aşklar; geniş sevdalar için
açıldı nefesim, fikrim, canevim.
hayatta ben en çok babamı sevdim."
Anı yaşamayı
sever o, hayatla hesaplaşmayı sevdiği kadar.
“..Bir yolun varsa gidilecek sona bırakma,
Bir sözün varsa dilden yüreğe, hiç susma,
Görmen gerekiyorsa birini git yanına.!
Okşaman gereken bir yürek varsa esirgeme elini,
Hayat çok zalim..”
An gelir;
“..Elini, gözünü, yolunu, yüreğini alır senden,
O zaman istesen de;
Dokunamaz,
Göremez,
Gidemez,
Söyleyemez olursun..”
Hayattan
aldığı dersi anlatır kimi zaman da.
“Bir tek yaşanarak
öğrenilirmiş hayat,
okuyarak, dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden
anlatmadığını anladım..
Niye mi
seviyoruz Can Yücel’i? Belki de o, insanı sevdiği için.
“ Biliyorum suçluyum
ve razıyım cezama.
Çalmadım,
öldürmedim,
ama daha kötüsünü yaptım..
“Ne yaptım biliyor musunuz.?
Tuttum insanları sevdim..”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...