11 Haziran 2016 Cumartesi

Çocuk Nazım



1902'de Selanik'te doğan Nazım Hikmet, pek çok şair gibi önceleri tarzını arar. Çeşitli sanatçıların ve sanat anlayışlarının etkisinde kalır. Yıllar içinde olgunlaşacak kaleminin ilk şiiri Yangın'ı yazar önce. Kendi deyimiyle bu şiirin ölçüsü uydurmaydı, dili de Osmanlıca taklidi... Yani ne aruzdu ne hece, serbest vezniyse henüz bilmiyordu Nazım, o yıllarda Tevfik Fikret'in etkisindeydi ama çocukça, bilinçsiz bir etkilenişti bu. Sonra ikinci şiir geldi arkasından, Çanakkale'de şehit olan dayısı için yazdığı... Bir de Yahya Kemal'e okuttuğu bir kedi şiiri...

Koca Nazım böyle başladı işte şiire, o dev dizeler zamanla büyüdü çocuk şair büyüdükçe...

17 yaşına geldiğinde ilk şiir kitabı Serviliklerde yayımlandı. Pek çok yerini Yahya Kemal'in düzelttiği şiir, mezarlıklarda ağlayan insanları, yaşarken seven ve sevilen ölüleri anlatıyordu. Artık dili daha duru, ölçüsü heceydi.

Bir inilti duydum serviliklerde
Dedim, burada da ağlayan var mı?
Yoksa tek başına bir kuytu yerde
Eski bir sevgiyi anan rüzgar mı?

Gözlere inerken siyah örtüler
Umardım ki artık ölenler güler
Yoksa hayatında sevmiş ölüler
Hala servilerde ağlıyorlar mı?

Büyükbabası Nazım Paşa Konya'da validir ve bizim genç şair Nazım da oradadır. Mevlevi Nazım dedenin etkisiyle, izlediği mevlevi ayinlerini betimleyen Değirmen Beygiri'ni yazar çocuk yaşta. 

1920'ye kadar bu arayışlar, etkilenmeler sürer ve 20'li yıllarda bir uyanış başlar Nazım'da. Sanat hayatının dönüm noktası sayılan Meşin Kaplı Kitap 1921'de yazılır, artık realist bir bilince erişen şair yavaş yavaş kendi tarzına yüreyecektir. Artık yeni bir hayat felsefesi, bir dünya görüşü, siyasi bir duruşu oluşmuştur. yeni bir toplum, yeni bir düzen arayışı sanattaki arayışını da belirlemiş olur. Sonraki hayatı ve eserleri bu çizgide varlık bulacaktır.

Sevdayım tepeden tırnağa, diyen nazım bütün hayatı boyunca sevdalar yaşamış ama bir aşk şairi olmamıştır, o bir devrim şairi olmayı seçmiştir.

Kalbimizin ensesinde kıvrılan
                                                                          yağlı uzun saçlarımız yok
Güle, bülbüle, ruha, mehtaba, falan filan
                                                                     karnımız tok
Ve şimdilik
                                                                           gönül işlerine vermiyoruz metelik...

Tabi ki aşkı, sevgiyi, ayrılığı anlatan şiirleri de vardır, bunların bazıları bilinmese de. Ama içlerinde öyle bir şiir var ki, değerini hiç yitirmeyen güzellikte: Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve hanımelleri... Sonra Piraye'ye yazdıkları ve diğerleri... O her ne kadar devrim şairi olsa da aşkı da güzel yaşamış, güzel de anlatmış doğrusu.

Dev şair Nazım Hikmet böyle böyle işledi sanatını, çocuk yaşta başladı ölene kadar da sürdü sanat sevdası. O sonradan şair olanlardan değil, şair doğup şair ölenlerdendi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *