10 Mart 2016 Perşembe

Köprü / Sait Faik Abasıyanık


" İnsanlar köprüden geçmediği zaman
Acaba köprü düşünür mü?"

Olgu hikayeleriyle tanıdığımız Sait Faik Abasıyanık, şiirlerinde de çevreye ve canlılara bir hikayeci gözüyle bakar. Yaşamın içinden çıkan kişileri davranış ve karakterleriyle dizelere aktarır. 

"Çamaşır mandalını gözlerinde sallayan meczubun geçtiğini
Üsküdar iskelesinin kanapelerinde güneş banyosu yapanı
Üsküdar kıyılarının ötesindeki
Kastamonu, Sivas, Safranbolu... Erzurum'u"

İnsanları bir hikayeci titizliğiyle inceleyen, günlük olanı, sıradan olanı ele alan Sait Faik Abasıyanık'ın şiirlerinde çeşitli tipler görülür. Bunlar, kendilerine özgü davranış ve duygularla sıralanırlar şiir boyunca. Bir meczup çamaşır mandalı sallayarak gezer, işsiz güçsüz insanlar iskelede güneşlenir... Kimileri içlerindeki hamurdan şeffaf ve titrek memleket rüyaları açan yufkacılardır. Kimileri de al yanaklı, beyaz, kalın şekerciler... Onlar memleketin fotoğrafıdır adeta, tabi Sait Faik hikayelerinin de şiirleşmiş halleri...


"Burada omuz omuza
Kötü yağlarla yaptıkları börekten şişmanlamış
iyi insanlarla
Dalgıcı seyrederler
Onlar ki küçük parmaklarını birbirine vermişlerdir
Onlar ki sarı elbiselerinin içinde
Kazsız köyün sıcak gecelerini
Kırağıları ve zelzeleleri, feyezanları ve harbleri
görmüşlerdir
Onlar ki yağsız köpüklü ayranlar içmiş
taşlı bulgur pilavı yemişlerdir
Küçük parmaklarını birbirine vererek..."

Sanki memlekette hangi tipler yaşıyorsa hepsi canlanmış şiirde. Kalabalık ve canlı bir tablo bu. Köprü şiiri, köprüden geçen insanları dış görünüşleriyle olduğu kadar, sosyal ve kültürel yapılarıyla da   anlatan bir şiir. Sait Faik Abasıyanık, insanları sadece betimlemiyor onları seviyor da. Bu sevgi bizi de şiire yaklaştıran bir durum. Kişileri sadece gerçekçi değil, aynı zamanda sıcak ve samimi anlatışı, Sait Faik Abasıyanık'ın insana bakış tarzını gösterir. O şiirle gerçeği birleştirmiş, gerçeğe doğal ve içten bir şiirsellik katmıştır. 

"Nerden gelir, nereye giderler
Küçük parmaklarını birbirine vererek?"

Şiirin yapısı da içeriğine uygun olarak düzensizdir. Her çeşit insan geçer köprüden ve şiir her tasvirde ayrı bir yapıya bürünür, karışık bir yapıdadır. Dış dünyayla iç dünya, madde ve ruh, eşya ile insan... İçerik bir öyküyü dolduracak kadar zengin, yapı da buna bağlı olarak farklılıklar gösteriyor. Bu nedenle ölçü ve kafiye de serbest tabi ki. Bir hikayeci üslubuyla yazılan şiirde söz ya da ses tekrarlarıyla yapılan müzikalite de yok. Bu şiiri değerli kılansa, şairin izlenimlerini aktarırken kullandığı zengin dili ve hikayeci üslubudur. Gözleri bir dürbündür şairin, bakar, inceler, ayrıntıları fark eder ve bütün bunları bol miktarda kullandığı sıfat tamlamalarıyla aktarır şiire.

"Onlarda her şey bir derin uykudadır
...
Şu ensesi dümdüz ustura ile alınmış
Saçları arkaya taranmış
Bol elbiseli, altın bakışlı, sarışın, uzun bacaklı adam"

Sait Faik Abasıyanık, hikayeleri, şiirleri ve romanıyla insanı anlatır hep ve insanı sever kusurlarıyla da olsa. "Bir insanı sevmekle başlar her şey." diyen sanatçının kaleminde sade, sıradan, günlük yaşamın içindeki insan ve onun yaşamından kesitler vardır. Tıpkı Köprü şiirinde olduğu gibi. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *