25 Ocak 2016 Pazartesi

Feride / Yılmaz Odabaşı


" bana bir ölüm tarif et feride

yakma cigaranı
çek şu kibriti de
olur ya
dinamit gibiyim bu gece"


Hiç bitmeyen şiir sevdamda Nazım kadar, Can Baba kadar, Cemal Süreya kadar baş köşemde oturan bir şair Yılmaz Odabaşı. Farklı bir tarzla yazılan Feride şiiri de öyle tabi. Feride elli dört bölümlük uzun bir şiir, bir o kadar da destansı...  Duygu kadar düşünce yüklü, çağımızın kolay tüketilen sevdalarına farklı bir bakış açısı, farklı bir sevda anlayışı getiren bir şiir bu. İçinde her şeyi bulmak mümkün: umut, sevda, başkaldırı, ölüm, kavga... Pek çok şiir iç içe geçmiş, hepsinin öznesi aynı, hepsi de Feride'ye sesleniş biçiminde ama bu sevdanın içinde insan da var toplum da... Yöresel, içten, yalın söyleyişlerle yoğrulmuş bu destansı dizeler, aynı zamanda hayata yönelen bir sorgulayış, kirlenmiş dünyanın temiz kalan yüzü ve eşsiz bir kurgu...

"ve ben gittim yüreğimde kan gülleri
siz de o aşkın teninde dinamit sayın beni"

1997'de tanıştığım Feride'yi ara ara okurum hala, her seferinde bu uzun şiirin farklı bir bölümünde kendimi bulurum. Yazıldığı dönemde çağdaşı şairlerden farklı bir üslup denemiş olan Yılmaz Odabaşı bugün hala sıra dışı, kendine has ve hala benim başucumda...

"dinlemem
ki rüzgardım
usulca kedere kaldım
yürüdüm
göçebeydim
yürüdüm
kurşunlandım
sonra mart kaldım, eylül kaldım
ey susmanın çorak iklimi
yüzümde uzun sürmüş soruşturmalar yorgunluğu
çarmıhlara gerildim, ölümlere tek kaldım..."

Şairlerin, edebiyatçıların çokça tartıştığı, bazen eleştirdiği Feride şiiri, her şiir severin okuması  gereken türden bence. Öyle derin ki anlatımı, her bölümde ayrı bir şiir hazzı yakalamak mümkün. Henüz tanışmadıysanız onunla, şimdi tam zamanı...


"gözlerini sil ve bu sevda kadar koyu bir çay tutuştur ellerime"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *