9 Eylül 2015 Çarşamba

Masalların İçi Boş

Bu Masalı Anlatmayın Kimseye

 “Bir varmış,bir yokmuş/Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde/Deve tellal iken, pire berber iken/Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken…”
diye başlamadı hiç bu masal.


Anlatılamadı dilden dile
Kutulara saklandı
İzbe köşelere gizlendi

Küçük bir kız yaşarmış eskiden
Yokluklar ülkesinde
Kalabalık içinde tek başına…

Günlerden bir gün, batarken kızıl güneş
Tunca bürünmüşken evren
Bir hediye düşmüş gökten
Küçücük elleriyle hep beklediği
Beklemeye doyamadığı bir hediye...

Alıp bağrına basmış, sevip okşamış
Baş tacı edip pamuklara sarmış
Şükretmiş evrene
İyi ki beklemişim diye
Mutluymuş işte, uçuyormuş sevinçten
Gülümsüyormuş hayata yeniden

Işığım koymuş adını, aydınlanmış
Umudum demiş, kendinden bile sakınmış
Anlamlar yüklemiş çocukca
Hayatımın anlamı demiş hatta
Masal bu ya!..

Gün gelmiş, yastığının altında saklamış
Kimse görüp elinden almasın diye
Kıskanmış delice
Gün gelmiş koynunda taşımış
Her nefeste koklarım, özledikçe bakarım diye
Sevdikçe sevmiş işte, o kocaman yüreğiyle
Çocuk gibi, sarılmış hediyesine

Kutsal bir emanet gibi
Muskalayıp da asmış boynuna
Kimi gün koymuş yatağının altına 
Bayramlık sevinciyle...

Gel zaman git zaman
Sıcak uykulara dalarken mutluluktan
Bir el uzanmış asumandan
Kapkara sisler içinde
Gümbür gümbür bir sesle
“Yeter bu kadar sevinç, çok da şımarma!”
Deyivermiş kötü cadı edasıyla
Gıcırdatarak dişlerini
Kara büyü gibi çökmüş üstüne
“Bu kadar mutluluk ne haddine!”

Almış onu elinden
Kırarak kalbini çatır çatır
Sandık dolusu hüzne boğarak
Kaldırmış izbe bir köşeye
Üstüne asma kilidi de vurmuş ki, of…
“Korkma!” demiş sonra, alay edercesine
“Merak etme, arada açarım kilidi
Alırsın eline, öper koklarsın
Sonra tekrar koyarım yerine”

Zaman zaman içinde
Geceler güne karışmış
Aylar yıla uzanmış
Mütemadiyen beklemiş durmuş
Sandık açılsın da sarılayım hediyeme
Varlığını hissedeyim, neşe saçayım gönlüme
Diye diye, bir ömür dolusu bekleyişi
Sığdırmış zavallı yüreğine
Bazen ağlamış, yalvarmış soğuk gecelere
Verin onu bana, o ömrüme hediye
Bazen hırslanmış, tırnaklamış duvarları
Ama ne çare…
O hala beklemekte
Yorgun, kırgın, bıkkın…

Bir gün açılmış kilit, sarsarak duvarları
Sevinçle koşmuş, umutla bastırmış haykırışları
Bir de ne görsün bomboş odada
İçi boş bir sandık var önünde
Meğer hiç gelmemiş ki o hediye
Perdeye yansıyan bir hayal oyunu
Soğuk duvarların şakacı serabıymış
Kocaman bir kabusu
Kısacık bir rüyaya sığdırmış
Ömrünün en büyük cezasını
Zavallı, ödül sanmış

Şimdi sandık bomboş
Aslında hiç olmayan hülyanın 
Gölgesi bile yok
Hayali bile yokmuş artık

“Onlar ermiş muradına” diyemeden
Masal da burada bitmiş meğer

Hiç yazılmamış,çizilmemiş
Ya da suya yansımış
Boş bir yazı gibi
Bütün masalların içi boş
Uydurulmuş, uyutulmuş sessizce
Bağlanmışken kocaman bir yürekle
Adına hayat denilense
Yalancı bir rüya ve
Ve ödülü, içi boş
Köhnemiş bir sandıkmış
Çocukça mutlu sonlar

Masallara bile yazılmamış...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *