Bir Garip Orhan Veli
“Bir yer var, biliyorum
Her şeyi söylemek mümkün
Epeyce yaklaşmışım duyuyorum
Anlatamıyorum”
Nedir anlatamadığı şairin?
“Ağlasam sesimi duyar
mısınız mısralarımda / dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle” diyen
adamın sözü ne çok şey anlatıyor aslında. Şiir biraz da bu değil mi? Mısralarda
ağlayıp gülmek, mısralarda hayat bulmak ve ölmek…
Anlatamadığını söylediği şeyi o “ bilmezdim
şarkıların bu kadar güzel, kelimelerinse kifayetsiz olduğunu, bu derde düşmeden
önce” diyerek ne güzel de anlatmış değil mi? Bu dizeleri okuyup da hiçbir şey
hissetmeyen var mıdır? Bir şey hatırlamayan, ‘ah, ben de…’ demeyen var mıdır?
Yaşam Orhan Veli’nin
elinde öyle bir şekillenmiş ki, içinde her şey var. Yani yaşamın ta kendisi… Onun
sevinçlerine de gözyaşlarına da ellerimizle dokunduk aslında, sesini duyduk,
onunla gözlerimizi kapatıp seyrettik yedi tepeli kenti. Onunla hatırladık
ayağımızdaki nasırı, cebimizin delik olduğunu. “kevgir misin be kardeşlik” dedik bazen biz de kendimize.
“cep delik, cepken delik / yen delik, mintan delik”…
Yaşam öğüdünü ondan aldık kimi zaman. “Basit yaşayacaksın, mesela
susayınca su içecek kadar basit.” dediğinde ya da “sevince, lafı dolandırmadan
söylediğin ‘seni seviyorum’ gibi, basit bir öpücük yetecek sana” dediğinde…
hayatı basitçe sevip yaşamayı öğrendik. “ O öpücük için yapacaksın hayatının
kavgasını, o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını…” dediğinde anladık yaşamın anlamını.
Bazen de gülerek baktık hayata onun Dalgacı Mahmut’uyla.
“İşim gücüm budur benim
Gökyüzünü boyarım her sabah
Hepiniz uykudayken
Uyanır bakarsınız ki mavi”
Özgürlüğe koşarız kimi zaman da bir Orhan Veli şiiriyle. Umarsız ve çılgınca…
“Heeeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere.”
Sorgularız onunla birlikte , hava,su, bulut,dere tepe,yağmur
çamur ve esirlik bedavayken niye hürriyet kelle fiyatınadır, diye.
“Bedava yaşıyoruz, bedava
Hava bedava, bulut bedava
…
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava”
Hızlı yaşayıp genç ölenlerdendi o, ölene kadar da yazdı.
Ölümünden sonra diş fırçasına sarılı bir şiiri bulundu. O ‘Garip’ topluluğunun en
garip adamıydı. Zamanı durduran şairi bugün tanımayan yoktur ama döneminde çok
yadırgandı, çok eleştirildi, çok da sevildi. Türkçeyi o kadar güzel kullandı
ki, her şeyi söyledi rahatça ve şiirden uzak insanlara bile kolayca ulaştı.
Öldüğünde 36 yaşındaydı ama bir o kadar daha yaşamış gibi
çok şey sığdırdı dizelere.
İstanbul’da Boğaziçi’nde
Bir garip Orhan Veli’yim
Veli’nin oğluyum
Tarifsiz kederler içindeyim
Rumeli Hisarı’na oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum
İstanbul’un mermer taşları
Başıma da konuyor martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicran yaşları
Edalım…
Senin yüzünden bu halim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...