"Elini tuttum sıcacıktı... Sanki yüreği elimdeymiş gibi. " Selvi Boylum Al Yazmalım
En iyi gıda sevgidir. Bu nedenle, sağlıklı bir birey
olabilmek için, her çocuğun sevgiye ihtiyacı var ve bir aileye…
Hayat bazen zorluklarla sınar ya, doğuştan sınava tabi
çocuklar var dünyanın her yerinde. Bazen anne babanın kaybı, bazen ailenin maddi
yetersizlikleri, zihinsel, bedensel ya da psikolojik sorunları bu çocukları
sahipsiz bırakabiliyor. Böyle durumlarda, eğer şanslıysalar akrabalar sahip
çıkıyor, bu çok görülen bir durum değil tabi ki. O zaman da, ya sokak çocuğu
oluyorlar ya da devletin koruması altında yetiştiriliyorlar. Devlet koruması altında yetişen çocukların
olanakları oldukça iyi aslında. Barınma, beslenme, öğretim, sağlık… Her
ihtiyaçları karşılanıyor. Tek bir şey hariç, sevgi… Onu da sadece bir aile
sıcaklığı verebilir. İşte bu nedenle koruyucu aile sistemi geliştirilmiş. Bence
çok iyi düşünülmüş bir sistem bu. Çocuklara yardım edebilmenin en iyi yolu, öz
ailesi varsa, koşulları iyileşinceye kadar, öz ailesi yoksa reşit olana kadar,
başka bir ailenin yanında bakımlarının sağlanmasıdır. Bu nedenle, korunmaya
muhtaç çocuklar için en uygun bakım şekli, koruyucu aile bakımıdır.
Koruyucu ailelik, her ne sebeple olursa olsun, ailesiyle
büyüyemeyen çocukların, yuva sıcaklığında yetiştirildiği, devlet denetiminde gerçekleşen, toplumsal
sorumluluk projesidir. Sağlıklı bireyler yetiştirmenin yolu, sağlıklı ailelerden
geçer. Sevgiyle büyüyen çocuklar, kendine ve topluma faydalı bireyler olurlar.
İngitere’de 17. nci yüzyılda Fakirlik Yasası gereği, öz
aileleriyle yaşayamayacak duruma gelmiş çocukların başka aileler yanında
bakılması, ABD’de 19. yüzyılda, New York’ta, başıboş çocukları çeşitli
tehlikelerden koruyabilmek için, çiftliklerde çalışma karşılığı barındırılmaları,
bugünkü sisteme benzemese de, koruyucu aileliğin ilk örnekleri sayılabilir.
Türk kültüründe de çocuklara yönelik bazı uygulamalar olduğu
bilinir. Örneğin Yakut Türklerinde, kötü ruhlardan korunmak amacıyla, çocuk bir yakını tarafından
kaçırılır ve başkası yanında yetiştirilirmiş. Böylelikle kötü ruhun çocuğun
ruhunu çalmasına engel olduklarına inanırlarmış. Tuhaf bir uygulama tabi, neyse…
Altay Türklerinde, daha da garipmiş
durum. Şöyle ki, çocuğu ölen ailenin başka bir aileden çocuk kaçırma hakkı
olduğuna inanırlarmış. Soyot Türklerinde hayatı tehlikede olan çocuk başkasına
satılır, tehlike geçtiğinde çocuğun eve dönme hakkı geri verilirmiş. Uygur
Türklerinde çocuklar geçici süre başkalarının yanında çalıştırılmak üzere
satışa çıkarılırmış. Osmanlıda ise, Koruyucu Aile uygulaması, ismen evlat edinme
şeklindeymiş. Tabi bunların hiçbiri, bugünkü sistemle aynı değil.
Ülkemizde şu an uygulanan bu sistem oldukça başarılı, tabi
ki eksikleri var ama olumlu tarafları çok. Pek çok ilimizde koruyucu aile var
ama sanırım bu konuda öncü illerimizin başında İzmir geliyor. Bütünüyle diyemem
ama pek çok açıdan oturmuş bir uygulama bu. Sıkıntı, insanlarımızın bu duruma
bakışının hala Ortaçağ düzeyinde kalmış olmasında bence. Çok az aile sıcak
bakıyor, pek çok ailenin umrunda değil, en kötüsü de, öyle bir kesim var ki,
koruyucu aile olana kötü gözle bakılıyor. Üzgünüm ülkem adına, hala bu
düzeydeyiz işte!.. Tecrübeyle sabit, bağnazca eleştiriler hatta kınamalar
yapılıyor ki, akıl alacak gibi değil. Unutmayın, taşın altına birileri elini
sokmak zorunda. Böyle bir projede yer almak içinse, kocaman bir yürek gerekir.
"Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaştığında, bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder. "Niçin denizyıldızlarını denize atıyorsun?" diye sorar. Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, "Yaşamaları için" deyince, adam şaşkınlıkla " İyi ama burada binlercesi var, hepsini atmana imkan yok. Bunları atman neyi değiştirecek ki?" der. Yerden bir tane daha denizyıldızı alan kişi, " Bak, onun için çok şey değişti!.." karşılığını verir. Haydi, bir denizyıldızını da siz kurtarın. Korkmayın ve koruyucu aile olun! Devlet maddi yükü size bırakmayacak emin olun, size sadece sevgiyle bir insan yetiştirmek kalıyor.
Tabi art niyetli aileler de olabiliyor, o zaman da denetim
sorumluluğu devlette. Çürük elmayı ayıklamak, devletin görevi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...