"... sonsuza dek süren bir şey yoktur, ölüm bile sonsuz değildir..."
Saramago yine roman içinde felsefe yapmaya devam ediyor. Ölümü ve yaşamı sorgulatıyor bizlere. Ölüm olmasa yaşam olur muydu, aslolan yaşam değil de ölüm mü yoksa?
Hiç kimsenin ölmediği, ölümün görevden el çektiği bir yerde yaşanabilecek tek şey kaostur. Yaşamın temel kuralı alt üst olur, doğumlar devam eder, hastalar ne gidebilir ne de kalır. Sağlıkla ölüm arasına sıkışır insanoğlu ve giderek yığılma başlar o şehirde. İnsanlar ölümü arar hale gelirler, çaresizlik onları ölümün olduğu başka şehirlere taşır.
Yılın ilk günü başlayan "hiç ölen yok" krizi giderek büyür ve ölümün ortadan kalkması, insanlığın yüzyıllardır hayalini kurduğu ölümsüzlük arayışını büyük bir hayal kırıklığına dönüştürür. Zira kazalar, hastalıklar, felaketler devam etmektedir. Ölümün görevden el çekmesi, insanları genç, sağlıklı ve dinç kılmaz, tam tersi yaşlı, hasta, sakat ve ömrü bitmiş insanların arada kalması işkencesine dönüşür. Tabi her durumda olduğu gibi, fırsatçılar devreye girer. Mafya, devletle işbirliği yapar, yalanlar, talanlar çığ gibi büyür. Ölümü bekleyenler ailelerine ve akrabalarına yük olmaya başlar. İnsanlar ölmüyor ama zaman da durmuyor ne yazık ki!..
Ölüm ve ölümsüzlük hakkında pek çok şey söylenmiş, uğruna çabalar sarfedilmiş ama insanlığın beklediği hiçbir zaman böyle bir sonuç olmamıştır. Herkesi çaresiz bırakan bu durum, şaşkınlık yarattığı kadar çelişkilere ve ahlaki çöküşlere de yo açacaktır. Ölümün insanlar arasına geri dönüp görev başı yapmasıysa ayrı bir trajedi olarak karşımıza çıkacak tabi ki!..
Roman iki bölüm ve birbirine bağlı iki ayrı hikaye gibi düşünülebilir. Ancak Saramago'nun sayfa düzeni, bölüm başı, paragraf başı, noktalama gibi kurallara uymadığını düşünürsek, "ertesi gün hiç kimse ölmedi" sözüyle başlayıp bitiyor diyebiliriz.
"Ölüm yatağa döndü, adama sarıldı, o hiç uyumazdı ama bu kez daha ne olduğunu bile anlamadan uyku göz kapaklarını yavaşça örttü. Ertesi gün hiç kimse ölmedi."
Farklı bir anlatım tekniği var yazarın, buna artık alıştık hepimiz. Felsefesi de oldukça farklı, hayatı, dinleri, yaratılışı, var oluşu, yok oluşu, insani ilişkileri ve pek çok şeyi algılayışı...
Başkaları ne hissediyor bilemem ama ben, Saramago okuyunca sahip olduğum her şeyin kıymetini bir kez daha anlıyorum ve her şeyi yeniden sorguluyorum. Bu da çok hoşuma gidiyor. Eğer hiç Saramago okumadıysanız, bence siz de bir deneyin!
1998 Nobel Edebiyatı ödülünün sahibi Saramago, en sevdiğim yazarlar listesinde üst sıralarda yer almaya devam ediyor. Favori kitabımsa hala Körlük. Saramago'yu yıllar önce Körlük'le tanıyıp sevdim, diğer kitaplarını ise yeni keşfediyorum, ne yazık ki!.. Kabil ve Filin Yolculuğu'ndan sonra Ölüm Bir varmış Bir Yokmuş geldi elime. Artık Saramago adını duyunca, mutlulukla elime alıyorum kitabı, tereddütsüzce... Sanırım sırada Görmek var, onu da hevesle okuyup anlatacağımdan eminim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...