Edebiyatta, sözün etkisini artırmak amacıyla, aralarında çeşitli yönlerden ilgi bulunan iki şey arasında benzerlik kurma sanatıdır teşbih. Nitelikçe daha zayıf olan, nitelikçe daha güçlü olana benzetilerek söylenenler anlamca vurgulanmış, desteklenmiş olur. Teşbih mecaz anlam vermez, bu nedenle bir mecaz sanatı da değildir, benzetme sanatıdır ve sözcükler gerçek anlamlarıyla kullanılır.
Tam teşbihte dört unsur bulunur: benzeyen, benzetilen, benzetme yönü ve edatı. Nitelik bakımından güçsüz olan yani benzetilen, nitelikçe güçlü olan yani benzeyen temel unsurlardır. Bunları birbirine bağlayansa, benzetilen şeyler arasındaki ortak ilgidir. Bu ilgiler akli, hissi, hayali ya da düşsel olabilir. Bir edatla da sözcükler, kavramlar arasındaki ilgi pekiştirilir. Bu tarz teşbihler tam benzetme diye de adlandırılır.
Kısaltılmış benzetmede benzetme yönü söylenmez, pekiştirilmiş olanında ise benzetme edatı yoktur. Sadece benzeyen ve benzetilenle yapılmışsa buna da teşbih-i beliğ denir. Yaygın benzetme türündeyse, benzetilenle benzeyen arasındaki birden fazla özellik art arda sıralanır.
"saçları saman sarısı kirpikleri mavi "
...
"taze esmer bir yalaza gibi geçti alnımın üzerinden "
...
"oraları gündüz gibi aydınlıktı ama onları benden başka gören olmadı "
...
"saçları saman sarısı kirpikleri mavi
elleriyse gümüş şamdanlarda mumlardı "
elleriyse gümüş şamdanlarda mumlardı "
Nazım Hikmet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...