10 Eylül 2015 Perşembe

Düş Bile Olsa



DÜŞ BİLE OLSA

Yakamozu seyre daldım dün gece
Düş mü gerçek mi bilemeden
Kanayan bir yara, kızıl sarı gökyüzünde…

Nasır tutmuş yürekler aynı yöne bakıyor
Birbirini görmeden
Sahile vurmuş deniz kabukları
Çığlık çığlığa martılar…


Konuştum sessizce, hepsiyle, birer birer
İnançsız yürekler, dönüşsüz seferler
Yüreksiz birer neferdiler
Acınacak hale düşmüş hercai menekşeler…

Ağladılar birbir, yitik umutların peşinden
Özgür değildi hiçbiri
Acının pençesinde kıvranırken
Ölü canlar çığlığında...

Derken tan ağardı yavaş yavaş
Güneşi seyre daldım bir de derinden
Yakıcı ve sıcak
Mutluluk perdesinin son halkası...

Çok ağladınız diyordu
Aç ve susuz prangalı yürekler
Çöreklenmiş acıları bırakın artık
İnanmayı seçin bir kez de
Gözü kapalı güvenmeyi
Kapı komşusu gözyaşlarına...

Uzatılan nimete şükür ederek
Gelin 
Açık kapılarım ardına dek!
Sevmeyi öğrenin bir de affetmeyi…

İnanılmak için önce inanmayı
Almak için vermeyi öğrenin!
Düştüğünüz taşlı yollardan
Yandaki gülzarı görmeyi…

Zindanlarınızı yıkın
Demir parmaklıklarınızı...
Yarattığınız esareti yok sayın
Öğrenin
İnsana saygıyı, sevmeyi birbirinizi
Ve güvenmeyi...

Kırın artık o zincirleri
Yol verin karanlığa 
Işığımla ısıtayım içinizi!

Beyaz tüllerle gelini olun 
Mehtaplı bir gecenin
Umudu olun yuvasız bir kuşun
Kuru bir ekmekle kardeş
Mavi bulutlara...

Bir ananın ak sütü olun
Yavrusuz göğüslere
Orkide kadar narin yüreklerle 
Gelin düşlerime…

Hep birlikte barışa yürüyelim
El ele...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *