Nasıl Bir Toplum, Nasıl Bir Düzen

Doğaya baktığımızda, her canlı türünün kendine göre bir düzeni var. Koloni ve sürüler halinde yaşayanların birçoğunun, büyük bir dayanışma içinde olduğunu görürüz: arılar, karıncalar... Bu hayvanların, içgüdüsel de olsa, aralarında bir işbirliği vardır. Yazılı bir kanunları yok tabi, amaçları türün devamını sağlamak, zira evrenin kuralı bu. 

İnsanoğluna gelince, ondan zavallısı yok, ne yazık ki!.. Tarih sahnesinde görünmeye başladığından bu yana, düzen kurma peşinde. Modern çağ dediğimiz günümüzde bile, durum içler acısı aslında. İçinde bulunduğumuz düzende amaç, zayıf olanı, korumasız olanı kanunlarla korumak, zorbalara engel olmak... Vatandaş kavramı da buradan geliyor. Devlet, vatandaşlarını güvence altında yaşatmakla yükümlü. Ama bu kez de, yönetenlerin zorbalığı devreye giriyor ya da başka güçlü devletlerin bazı dayatmaları...

Diktatörlük, yönetme hırsı, insanın doğasında mı var? Bu hırsın sonucu, diktatörlerin toplumda yarattığı tahribat ve zaman içinde yok olup gitmeleri... Buna karşın, düzene başkaldıranlar, toplumda her birey için eşit haklar isteyenler de, farklı tahribatlar yaratmakta.

Soruyorum, insanoğlu nasıl bir toplum düzeninde yaşamalı? Adı demokrasi ve cumhuriyet olan; kanunları, anayasal kurumları olan, ne yazık ki demokrasisi sözde kalan devletler ya da ilahi gücün ve onun kanunlarının dünyayı yönetmesini isteyenlerin devletleri... Yazık bu insanlığa, her türlü yazık. Yönetim şekli ne olursa olsun, birilerinin kölesi oluyor ya sonuçta.

Aslında doğadaki canlıları örnek alabilse insanoğlu, hayat daha güvenli, gelecek daha umutlu, ilerleme daha hızlı olacak. Aklıyla, yetenekleriyle evreni bile idare edebilecek, yenebilecek gücü kazanacak. 

Barış, paylaşım, hukuka saygı, aç insanı olmayan, vatandaşını koruyan, büyük bir dünya devleti, yani insanlık devleti...Olması gereken bu. Ama ne yazık ki sadece bir  bir ütopya. İnsanlık yok olana kadar, devletler iş başında, öyle ya da böyle... Adı ne olursa olsun, başındaki diktatörlerle...