Edebiyat ve Fotoğraf
An’ı karelere sığdırmak, anı biriktirmek.. Kelimelerle
oynamak, hayalleri dondurmak. Şiirle hayatı resmetmek, fotoğrafla hayatı
şiirleştirmek…
Kendimi bildim bileli okur yazarım. Yani öyle değil, seçer
okur, hisseder yazarım ve hep beynimle, gözümle, ruhumla bakarım erafıma.
Sanata sevdam hayata sevdam kadar büyük. Şiir yazmakla doğaya şiirsel bakıp
fotoğraflamak farksız benim için. Şimdi “fotoğraf sanat mı değil mi”
tartışmasına girmeyeceğim. Ben içimde şiirleştiriyorum çektiğim bir avuç suyu
bile. Bu bana yeter, gerisi hikaye!.. Sonuçta ikisi de benim kendimi ifade etme
biçimim değil mi?
Fotoğraf tutkum hep vardı benim. Edebiyat tutkum kadar eski.
Tepeden bakmalı, içine makara film konulan kahverengi bir makinesi vardı babamın. 16 poz
sığdırılabilenlerden hani. Şimdi antika oldu, vitrin süslüyor. Babamdan çok
annem ve ben çekerdik fotoğrafları. Ama o kadar zordu ki her şey bugünkü teknolojiyle
kıyaslanınca. Film pahalı gelirdi ve 16 poz hazine değerindeydi bizim için.
Sonra onları bir de tab ettirmek vardı tabi.Tanesi bilmem kaçtan… Siyah beyaz
şeritleri bile atamazdık, lazım olur diye.
Keşke daha geç doğsaydım hayata!.. Şimdi her şey daha güzel
zira. Sınırsız ve kolay, çek çekebildiğin kadar, beğenmediğini sil gitsin. Zamanla
silmeye kıyamayacağım kareler çekmeyi de öğrendim, bakmayı ve görmeyi yani. 16
pozluk filmlerden sonra 32 poz olanları çıkınca, çıldırmıştım sevinçten. Ne çok
kareyi donduracağım diye… Bugünkü teknolojiyle kıyaslanınca, ne kadar zavallı
kalıyor hayallerimiz, öyle değil mi? Şimdi düşünüyorum da, ne çok anıyı
dondurmuşum elli senede, hiçbirisinin sanat değeri yok ama yaşamak sanatının
onlar ayak izleri…
Edebiyatın malzemesi nedir? Sözcükler tabi ki. Herkesin bir
sözlükte bulabildiği, anlamına ve kullanımına kolayca bakabildiği sıradan
şeyler yani. Ama onu edebiyat yapan kalemin kattığı anlam, kullanış biçimi,
yani yeniden yaratması o bilineni… Fotoğrafın malzemesi de böyle değil mi?
Durağan bir görüntü dondurulur ama ona değer katan ilgiyle bakan gözdür. Yaratılanı
yeniden yaratmak kimin haddine fotoğrafla, beceri var olanı görebilmekte,
hissedebilmekte değil mi ki?!...
Bakmak, baktığını fark etmek, fark ettiğini hissetmek… İyi
ki şiir var, yazı var, iyi ki fotoğraf var. Söz cambazı olmak kadar, göz
cambazı olmak da var. Belgesel fotoğrafçısı ve foto-muhabir Bresson, "O
anda oradaydım makinemle, hepsi bu." dese de, “O anda başkaları da oradaydı
ama bunu ben gördüm.” demektir fotoğraf sevdalısı olmak. Bir ağacın çoşkusunu
karelere sığdırmak, bir bebeğin masum tebessümünü, bir kedinin mırıltısını
resmetmek, ruhunu okumak doğanın, ışığın rengini görmek, rüzgarın sesini
duymaktır deklanşöre basmak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...