Kırık Çerçeveden Görüntüler
Çevremdeki
insanları yazmayı seviyorum, hele ki türünün son örneği denilen türden
olurlarsa… Tamam ben de onlardan biri olabilirim, kabul hepimiz biraz garibiz.
Olsun yine de güzel, değişik insanlar tanımak, anlamak için bakmak, başkalarının
göremediği ayrıntıları görmeye çalışmak... Kısacası insan okumayı severim ben.
Kim mi bu
insanlar? Memuriyet hayatımda birlikte çalıştığım insanlar bazen, sokakta her
gün karşılaştığım mahalledaşlarım bazen, komşum, arkadaşım bazen de.
İncelenmeye değer ne çok insan var, aslında herkes okunmaya değer bir kitap,
iyisiyle kötüsüyle. İşte bunlardan biri:
Göbekli,
gözlüklü, kısa boylu bir meslektaşım bu. Boyu 1.60 civarında ama egosu tavan
yapmış durumda. Uzaktan gördüğünüzde zıplayarak yürüdüğünü sanabilirsiniz; o
aslında ciddi olmaya çalışan yama gibi duran bir vücut dili giymiştir üstüne.
Yerinde pek duramayan, hop orada hop burada, aslında şirin olup da ciddiyet
takınanlardan ya da ciddi olup da şirinlik yapmaya çalışanlardan…
İlk bakışta sempati yaratan küçücük elleri var. Ama heyecanlanınca bu ellerin sinirli titreyişine tanık oluyorsunuz ve biraz soğuyor içiniz. Hele bir de konuşmaya başladı mı, kaçacak delik arayabilirsiniz; zira elleri gib ruhu da titriyor olmalı ki, etrafınızı saran negatif enerji sizi boğabiliyor.
İlk bakışta sempati yaratan küçücük elleri var. Ama heyecanlanınca bu ellerin sinirli titreyişine tanık oluyorsunuz ve biraz soğuyor içiniz. Hele bir de konuşmaya başladı mı, kaçacak delik arayabilirsiniz; zira elleri gib ruhu da titriyor olmalı ki, etrafınızı saran negatif enerji sizi boğabiliyor.
İnsanların
dış görünüşü her zaman kişiliğiyle uyumlu olmaz, kaya gibi sert görünen birinin
içinden sırça bir kalp çıkabilir. Ama bu arkadaşın görünüşüyle kişiliğinin
uyumu inanılmaz doğrusu. İçi dışı boş
bir küp adeta. Hasbe’l kader bir meslek edinmiş, bir de koltuğa oturmuş
oturmasına da, onun ağırlığı altında eziliyor gibi. Yani aslında küçük olan
bedeni değil, beyni ve yüreği… Ruhunun elbisesini üzerinde taşıyan ender
insanlardan o. Ha bir de, ne zaman gülümseyip ne zaman sinirleneceğini anlamak
mümkün olmadığı için, yanındayken hep gardınızı almalı, hazırlıklı olmalısınız her
ihtimale.
Bazen
yolda karşılaşırsınız, bir selamı esirger, yorgun da ondan mı, dersiniz ya da
sıkkındır belki ya da bir şeye tavırdır bu, bilemezsiniz. Bazen de en
ummulmadık zamanda fütursuz bir samimiyet, vıcık vıcık... Oturur karşınıza
gereksiz her konuyu açar, konuşur da konuşur. Cümleler uzadıkça uzar, konudan
konuya atlarken ‘bir başka husus’ demeyi
de ihmal etmez. Küçük bir çocuğa piyano taşıtmak gibidir onun varlığı.
İz bırakmanın
pek çok yolu vardır, illa ki muhteşem olmanız gerekmez, bakın bu insan nasıl da
iz bırakmış bende. Sıra dışı biri, türünün son örneği, öyle olmasa yirmi beş
yıl öncesinden fırlayıp hatırlatır mı kendini?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...