Hiçbir Şey Senden Eski Değil
Yazılarında hayatı ve insanı sorgulayan Cezmi Ersöz’ün bu kitabında da diğerlerindeki gibi yoğun bir melankoli vardır. Küçük öyküler karşılar sizi burada, bunlar daha önce yayımlanmış kitaplarından derleme yazılardır. İnsanı, iç dünyasıyla, kendisi ve çevresiyle çatışmaları içinde anlatır. Daha çok kendini ve kendisi gibi olanların karamsar duygularını dile getirir. Bazen şizofren bir aşkı anlatır, bazen de yalnızlığ,ı koca kalabalıklar içinde… Hayallerini bizimle paylaşır, hep bir “ben” bir de “sen” vardır, sevgi vardır ve “ben kimim” sorusuna cevaplar aranır kitapta.
"Kutuplarda ayı avcıları buzların içine jilet kadar
keskin bir baltayı yerleştirir, keskin tarafın üzerine biraz kan
sürerlermiş.Bunu bilmeyen ayı gelip kanı yalarken dili kesilirmiş. Ama kanın tadından dilinin acısını fark edemez, kendi kanını
yalamaya başlarmış. Damarlarındaki kan tükenince, olduğu yere yığılırmış. Avcı
da gelip derisini yüzermiş. Avcılar ayıları kurşunlarla vururlarsa, ayının postu
delineceği ve çok para etmeyeceği için bu yolu denerlermiş.
Şimdi o kan tadını dilimde hisseder gibiyim. Ayı avını öğrenince anladım ki, dilim yıllardır kesikmiş benim.
Kitabın ilk yazısı böyle başlar ve " ... dünyadaki bütün yıkımlar, bütün katliamlar, dilimdeki bu kesik yüzünden oldu..."diye de biter. “Ölürsem Beni Seninle
Ararlar Şimdi” adlı kitabından alınan bu yazı, bence, Cezmi Ersöz'ün iç dünyasını tanımamız için iyi bir başlangıç olmuş.
“ Sana mı kaldı onca yarayı kapatmak? Onardığın her yara,
seni içine çekiyor fark etmedin mi? Her yara, yaklaşan her umudu içine gömüyor.”
" Eminim o da bana neden böyle davrandığını kesin olarak
bilmiyordu. Sadece beni yaralamak istiyordu. Çünkü hayat sadece bunu öğretmişti
ona. Seven insanın yaralanması gerektiğini…”
Sevgiyi sorgular, tek kişilik, bir tarafın hep acıttığı aşkı
sorgular Cezmi Ersöz. İç sesiyle konuşan insanı hikaye eder. Gidişleri anlatır,
terk edilişi ve insanın kendinden gidişini. İç yolculuğu, mutluluk arayışını,
kısacası insanı…
“… Çünkü nereye gidersen git, elbet bir gün dönersin.
Gittiğin yerde seni kimse tanıyamaz; döndüğün yerde de ya eksik sevilmişsindir
ya da yanlış… Bırak, biraz daha uyusun içindeki yabancı. Şehre daha çok var…”
Karşıtlıkları kullanarak akıl yürütmeyi seçer bu yazılarda.:
Kalabalık ve tek başınalık, sevgi ve sevgisizlik, gidenler ve hiç gidemeyenler…
Umutsuz ve kötümserdir bir yandan da, benliği yaralıdır. O yaradan hep yakınır
ama kurtulmaya da çalışmaz. Böyle olmasına rağmen, bu yaralarla öylesine doyumsuz ve büyülü anlar
yaşar ki, inanamazsınız.
“ Sürpriz değilim kendime. Sınırlarımı tekrar tekrar
kanatmaktan tükendim.” der kendini anlatırken. Arayışları anlatır, düşüşleri, beklentileri, paylaşımları, hayatla ve kendiyle hesaplaşmasını...
“ Bütün gücümle sarıldım ellerine, düşmesin diye… O düşerse
ben de düşerdim çünkü…”
“ Anladım. Düşerken anladım… Bu güne dek kendimi
sorguladığımı sanırken yaşadığım her savruluş, her yıkım, her acı, meğer yaptığım
onca hesaplaşma, bu yaralı benliğimi korumak için değil, onun bu hayata biraz
daha uyum sağlaması içinmiş…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...