22 Haziran 2015 Pazartesi

Cezmi Ersöz / Hiçbir Şey Senden Eski Değil

 Hiçbir Şey Senden Eski Değil

       Yazılarında hayatı ve insanı sorgulayan Cezmi Ersöz’ün bu kitabında da diğerlerindeki gibi yoğun bir melankoli vardır. Küçük öyküler karşılar sizi burada, bunlar daha önce yayımlanmış kitaplarından derleme yazılardır. İnsanı, iç dünyasıyla, kendisi ve çevresiyle çatışmaları içinde anlatır. Daha çok kendini ve kendisi gibi olanların karamsar duygularını dile getirir. Bazen şizofren bir aşkı anlatır, bazen de yalnızlığ,ı koca kalabalıklar içinde… Hayallerini bizimle paylaşır, hep bir “ben” bir de “sen” vardır, sevgi vardır ve “ben kimim” sorusuna cevaplar aranır kitapta.

       "Kutuplarda ayı avcıları buzların içine jilet kadar keskin bir baltayı yerleştirir, keskin tarafın üzerine biraz kan sürerlermiş.Bunu bilmeyen ayı gelip kanı yalarken dili kesilirmiş. Ama kanın tadından dilinin acısını fark edemez, kendi kanını yalamaya başlarmış. Damarlarındaki kan tükenince, olduğu yere yığılırmış. Avcı da gelip derisini yüzermiş. Avcılar ayıları kurşunlarla vururlarsa, ayının postu delineceği ve çok para etmeyeceği için bu yolu denerlermiş.

       Şimdi o kan tadını dilimde hisseder gibiyim. Ayı avını öğrenince anladım ki, dilim yıllardır kesikmiş benim.

         Dilimi kesen o keskin bıçağın ne olduğunu anlamaya kalkışmadığım için, varoluşumun o arka bahçesine hep gözlerimi kapattım. Küçük bir inanç yeterdi yaşamam için, ihtiyacım olan kendimi  aldatma inancı...

     Bu küçük ve zavallı inanç, kendi kanımı emerken kendimi unutmama yeterdi. Böyle yaptım..."

     Kitabın ilk yazısı böyle başlar ve " ... dünyadaki bütün yıkımlar, bütün katliamlar, dilimdeki bu kesik yüzünden oldu..."diye de biter. “Ölürsem Beni Seninle Ararlar Şimdi” adlı kitabından alınan bu yazı, bence, Cezmi Ersöz'ün iç dünyasını tanımamız için iyi bir başlangıç olmuş. 

    “ Sana mı kaldı onca yarayı kapatmak? Onardığın her yara, seni içine çekiyor fark etmedin mi? Her yara, yaklaşan her umudu içine gömüyor.”

    " Eminim o da bana neden böyle davrandığını kesin olarak bilmiyordu. Sadece beni yaralamak istiyordu. Çünkü hayat sadece bunu öğretmişti ona. Seven insanın yaralanması gerektiğini…”

     Sevgiyi sorgular, tek kişilik, bir tarafın hep acıttığı aşkı sorgular Cezmi Ersöz. İç sesiyle konuşan insanı hikaye eder. Gidişleri anlatır, terk edilişi ve insanın kendinden gidişini. İç yolculuğu, mutluluk arayışını, kısacası insanı…

   “… Çünkü nereye gidersen git, elbet bir gün dönersin. Gittiğin yerde seni kimse tanıyamaz; döndüğün yerde de ya eksik sevilmişsindir ya da yanlış… Bırak, biraz daha uyusun içindeki yabancı. Şehre daha çok var…”

    Karşıtlıkları kullanarak akıl yürütmeyi seçer bu yazılarda.: Kalabalık ve tek başınalık, sevgi ve sevgisizlik, gidenler ve hiç gidemeyenler… Umutsuz ve kötümserdir bir yandan da, benliği yaralıdır. O yaradan hep yakınır ama kurtulmaya da çalışmaz. Böyle olmasına rağmen, bu yaralarla öylesine doyumsuz ve büyülü anlar yaşar ki, inanamazsınız.

      “ Sürpriz değilim kendime. Sınırlarımı tekrar tekrar kanatmaktan tükendim.” der kendini anlatırken. Arayışları anlatır, düşüşleri, beklentileri, paylaşımları, hayatla ve kendiyle hesaplaşmasını...

    “ Bütün gücümle sarıldım ellerine, düşmesin diye… O düşerse ben de düşerdim çünkü…”

  “ Anladım. Düşerken anladım… Bu güne dek kendimi sorguladığımı sanırken yaşadığım her savruluş, her yıkım, her acı, meğer yaptığım onca hesaplaşma, bu yaralı benliğimi korumak için değil, onun bu hayata biraz daha uyum sağlaması içinmiş…”





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *