"...çok iyiyim... gerçekten öldüm mü? Kapkaranlık... beni gömdüler mi yoksa? Emir beni bulduğunda çok perişan görünüyordu, kan vardı... Düşerken şampanya bardağını kırıp yaralanmış olmalıyım... Sonra? Sonrasını bilmiyorum. Emir ağlamış olmalı... Ne de olsa beni seviyordu... yazık..."
Osmanlı padişahı V. Murat'ın torunlarından olan Kenize Murat,Saraydan Sürgüne'de annesi Selma Hanımsultan'ın hikayesini anlatıyor. Tabi annesiyle birlikte bir dönemi de kendince gözler önüne sermiş oluyor yazar.
İkinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında Paris'te doğan Kenize Murat, annesini henüz bebekken kaybetmiş ve İsviçreli bir aile tarafından büyütülmüştür. Babasını ise ancak genç bir kadın olduktan sonra tanımıştır. Annesini ve yaşadığı dönemi tanımak isteyen yazar, geçmişi araştırmaya başlar; onu tanıyanları bulup konuşur, eski gazeteleri inceler, aile arşivlerine bakar ve bulduğu her şeyi hayal gücüyle birleştirerek bu romanı yazar. Pek çok dile çevrilen Saraydan Sürgüne, Selma Hanımsultan'ın kısa ve hüzünlü yaşam öyküsüdür. Sadece Selma'nın değil, tüm hanedan üyelerinin çöküşten sonraki dramıdır bir anlamda da.
Selma Hanımsultan, imparatorluk çökerken çocuk yaştadır. Savaş ve işgal yıllarını İstanbul'da geçirir, daha sonra saltanat sona erince, annesi Hatice Sultan'la Beyrut'a yerleşir. Saray hayatından farklı, sıkıntılı günler geçiren Selma, sonraları bir racayla evlenir, bundan sonraki kısacık yaşamı da Paris'te geçer. İşte doğumundan kısa bir süre sonra yaşama veda eden annesini Kenize Murat, uzun yıllar sonra romanında yaşatacaktır. Osmanlı sarayını, bir imparatorluğun çöküşünü Beyrut'u, Paris'i onun gözlerinden göreceksiniz romanda. Tarih kadar aşk da ver tabi romanda, zenginlik kadar fakirlik de...
_ Hamit Amca öldü! diye başlayan romanın dili son derece akıcı, sarayın içinden bir çocuk gözü sarayı anlatıyor abartısız cümlelerle. Fransızca yazılan roman, sonradan Türkçe'ye çevrilmiş olmasına rağmen akıcılığından bir şey kaybetmemiş.
_ Hamit Amca öldü! diye başlayan romanın dili son derece akıcı, sarayın içinden bir çocuk gözü sarayı anlatıyor abartısız cümlelerle. Fransızca yazılan roman, sonradan Türkçe'ye çevrilmiş olmasına rağmen akıcılığından bir şey kaybetmemiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...