Camus için evren, bir öğretici olmaktan çok, bir dosttur. "Dünyayı kendime öylesine eş ve kardeş bulunca anladım ki, ben mutluluğa ermişim."
Camus, absürdizm akımının öncülerinden biri; ayrıca varoluşçulukla da ilgilenmiş. Ama o, kendini herhangi bir akımın filozofçusu olarak tanımlamaz hiç.
Yabancı romanında Camus, kişinin dünyaya, evrene, hatta yaşama ve kendine yabancılaşmasını anlatır. Basit bir olaydan yola çıkan romanda yoğun bir felsefi yaklaşım vardır. Olaylar Cezayir'de başlar, tamamen tesadüfi işlenen bir cinayetle... Roman kahramanının adı geçmez hiç ama diğer karakterlerin isimleri verilmiştir. Fransız Meursault, bir Arap' ı öldürür; ölüme öylesine kayıtsızdır ki Meursault, kendi ölümü bile önemsizdir onun için. O ve yazar adsız birer yabancıdır aslında, hayata ve kendilerine...
Camus'ya göre hayat anlamsız ve gereksizdir; her şey boş ve saçmadır. Romanın öyküsü, son derece sıradan ve doğal ama işlenen felsefe sıradışıdır, rahatsız edici bir sıradışılık bu. Zira romandaki, ölümü kayıtsız ve heyecansızca kabulleniş, sessizce bekleyiş her şeyi anlamsız kılan bir durumdur. Romana göre, madem ki öleceğiz, bunun yeri ve zamanının bir önemi yoktur. Çağdaş nihilizm ve absürd düşünce egemendir romana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...