Alamut / Wladimir Bartol

1938 yılında ilk kez yayımlanan roman, günümüzde hala güncelliğini koruyan bir konuya temas ediyor. Sahte cennet ve oraya ulaşmak için canını hiçe sayan fedailer... İnsan beyni nasıl yıkanır, anlamak isteyenlere etkileyici bir roman, tarih sevenlere başarılı bir tarihi roman, Semerkant'ı okuyanlara da farklı bir yazardan Semerkant'ı bütünleyici bir eser.

Hasan Sabbah, Haşhaşi'lerin lideri, bu örgüt İsmaililer tarikatına bağlı. Alamut da, Hasan Sabbah'ın kalesi, onun fedaileri, cennet bahçesi ve Hasan Sabbah eliyle yaratılmış bir sahte cennet... 510 sayfa boyunca heyecanla okunacak muhteşem bir tarihi roman... Zengin bir tarihi kurguyla beslenen roman,11. yüzyılın Ortadoğu İslam medeniyetine oldukça hakim. Okuyun, intihar suikastçılarının nasıl yetiştiğine inanamayacaksınız!

Eskiden merak ederdim, bir insan kendini nasıl yok eder diye, bu nasıl bir ruh hali olabilir diye. Duyardım canlı bombaları, fedaileri falan ama anlayamazdım nasıl bir trans hali olduğunu. Amin Maalouf'un Semerkant romanını okuduktan sonra orada adı geçen Hasan Sabbah, Alamut, İsmaililer ve tabi Ömer Hayyam daha çok ilgimi çekmeye başladı. 1999'da Alamut'u okudum, sonra tarihi gerçekliğine de baktım burada anlatılan kalenin.

Düşünün, cennete inanıyorsunuz ve oraya gitmek için de ölmeniz gerekiyor. Gene de bu ölümü geciktirmeye çalışmaz mıydınız? Ancak trans ya da delilik hali olsa gerek bedenine bomba sarıp hem kendini hem başkalarını paramparça etmek. İşte Hassan Sabbah fedailerine Alamut'ta öyle bir sahte cennet yaratıyor ki, canla başla gidiyor fedailer ölüme; tabi ki, haşşaşla beyinlerini uyuşturup o cennet bahçesini gezdirerek. Ölürsem burada yaşayacağım hevesiyle yetişiyor fedailer.

Son derece akıcı ve sade bir dille kaleme alınan roman bir çırpıda okutuyor kendisini. Üstelik, tarihi araştırmaya itiyor insanı ve günümüzün Hasan Sabbahları kimler, diye düşünmeye de zorluyor tabi ki.