29 Ocak 2016 Cuma

Kaldırımlar / Necip Fazıl Kısakürek


Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum
Yolumun karanlığa saplanan noktasında

Sağlam bir şiir tekniği olan Necip Fazıl Kısakürek'in en sevdiğim şiiridir Kaldırımlar, hayat görüşünü benimsemesem de şairliğine şapka çıkarırım her zaman. Kaldırımlar da, henüz daha güzeli söylenmemiş bir yalnızlık şiiridir bana göre.
Şair, karanlık ve ıssız bir sokakta yalnız bir adamdır dizeler boyunca. Kendisiyle baş başa... Bir de ona yoldaşlık eden çilekeş kaldırımlar...

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar

Şiirin tamamında muhteşem bir ritim, müzikalite vardır. Bunu da ses ve sözcük tekrarları sağlamıştır. Ayrıca ölçü ve kafiye de ritim unsuru olarak başarıyla kullanılmış Kaldırımlar'da.

Ahenk dışında edebi sanatlardan da yararlanmış şair. Dörtlüklerde, kişileştirilen kaldırımlar dışında, benzetme ve nidalarla da zengin bir anlatım seriyor önümüze: "serseri kaldırımlar, gözlerine mil çekilmiş bir ama gibi evler, ben gideyim, yol gitsin..."

Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler
İçimde damla damla bir korku birikiyor
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler

Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır

Yalnız ve çilekeştir şair, el ayak çekilince ona yarenlik eden sadece kaldırımlardır. Ardından tedirgin ruh halinden sıyrılır ve bu yarenlikten memnun olduğunu dile getirir. Hızlı bir yürüyüş ve ardından zafer kazanan bir kumandan edasıyla karşımıza çıkar, çilekeş kaldırımların çilekeş çocuğu. Sarmaş dolaştır kaldırımlarla ve ömrünün burada sonlanmasını ister. Şikayeti yoktur artık yalnızlıktan.

Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin

Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi

Necip Fazıl Kısakürek, Bergson felsefesinden etkilenmiş, şiirlerinde tekke şiiriyle Fransız şiirini ustaca birleştirmiştir. Madde ve ruhla ilgili temaları işler, iç dünyanın gizli duygu ve ihtiyaçlarını dile getirir şiirlerinde. Sezgiciliğin etkilerini gördüğümüz şair, içten kavrama becerisini dizelerine başarıyla yansıtmıştır. Bergson felsefesinde gerçekler sezgiler yoluyla kavranır, tasavvuf şiirinde de sezgi ve maneviyat ön plandadır. Duyguyla akıl arasındaki yol sezgiden geçer. Necip Fazıl'ın şiirlerinde de işte bu sezgicilik ve tasavvuf birleşmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...

Arşiv

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *