GÜLÜN ADI / UMBERTO ECO
“ Başlangıçta Söz Vardı ve Söz Tanrı Katındaydı ve Söz Tanrıydı.”
Umberto Eco, Gülün Adı’nı Latince yazılmış
bir el yazmasından yola çıkarak kaleme alır. Bu el yazması, Adso adlı bir gencin anılarından oluşan bir kitaptır. Adso, küçük yaşta rahip
William’ın yanına yetiştirilmek üzere verilir; böylelikle onun hem yazmanı hem
de öğrencisi olur. Birlikte yaptıkları iki haftalık yolculuk onun hayata, bilme
ve dine bakışını şekillendirir. Adso Ortaçağ'ın karanlığında gelişen anılarını kaleme
alır, bizlere de onun ağzından ve Eco’nun kaleminden dökülen bu muhteşem tarihi
ve polisiye içerikli çağdaş roman kalır. Gülün Adı, Ortaçağ'ın Hıristiyanlık
düşüncesini, bilme bakışını, bilim-kilise çatışmasını gözler önüne sererken, yazarın bu alandaki derin
bilgisiyle yoğrulmuş, polisiye kurguyla işlenmiş, titiz bir üslup ve dille
ortaya çıkmış bir eserdir.
Eco, Ortaçağ
uzmanı olmasının yanısıra tarihçi, estetikçi ve filozoftur da. Bu donanımıyla
yazdığı eser, özgün ve çağdaş romana açılan bir kapıdır. Kitapta Ortaçağ yoğun
bir şekilde canlandırılır; ayrıca alegorik bir niteliğe de bürünen eser, yer
yer Latince alıntılar, Hıristiyanlığın kavramları ve şifrelerle dolu kurgusuyla
gizemli, mizahi, eleştirel ve şiirsel bir kimliğe de bürünmüş olur.
14. yüzyılda
rahip William ve Adso İtalya’da bir manastıra giderler. Rahip diplomatik bir
görevle burada bulunmaktadır, Adso da onun çömezidir. Papa ve imparatorun
temsilcileri arasında yapılacak atama yetkisiyle ilgili bir toplantı eşiğinde ölüm olayı yaşanır. William baş rahipten yetki alarak rahipleri sorgulamaya başlar. Ancak kütüphaneye giriş yasaktır. Bu gizem rahibin ve çömezin merakını uyandırır. Olaylar geliştikçe Ortaçağ karanlığı biraz daha gözler önüne serilir. Eco,
Adso’nun anılarında yedi gün yedi ölümle süren bu gizemli süreci büyük bir
ustalıkla romana döker. Yedinci günün sonunda Rahip William, olayların
üstündeki sır perdesini kaldırır. Polisiye roman yazarının ince zekasıyla Eco,
ipuçlarını verirken bir yandan da okuru çağın gerçekleriyle yüzleştirir.
Olayların
yaşandığı manastır, gerek konumuyla gerek mimarisiyle gerekse kütüphanesinin
zenginliğiyle ünlü bir mekandır. Burada imparator ve papanın temsilcileri, İsa’nın
yoksulluğuna karşın kilisenin zenginliğini ve siyasal erkini tartışmak üzere
toplanırlar. Yazar, William aracılığıyla laiklik düşüncesinin Ortaçağ'a kadar
uzandığını da bu roman aracılığıyla göstermiş olur. Dolayısıyla Gülün Adı, sadece bir polisiye roman
değil, insanlık tarihinin düşünsel çatışmalarını da sunan tarihi ve felsefi bir eserdir.
İtalyan yazarın
bu ilk romanı konusu, kurgusu ve üslubuyla büyük yankı uyandırdığı gibi hem
Hıristiyan hem de Müslüman aleminde bazı eleştirilerin de hedefi olmuştur. Sayısız
basımı yapılan, pek çok dile çevrilen roman, beyaz perdeye de aktarılmıştır.
Yazar romanının yarattığı yoğun etkilere cevaben Sonrası başlıklı bir yazı kaleme alır
ve Gülün Adı’nın yazılış sürecini anlatır, böylelikle çeşitli yönlerden romana açıklık
getirir.
Eğer sıradan bir
polisiye okumak isterseniz bu roman size uygun değil; ancak tarih ve gizemi iç
içe seviyorsanız, polisiye zekaya hayransanız, dinler tarihine ilginiz varsa bu
roman tam da size göre. Mutlaka okuyun, hatta sonrasında filmini de izleyin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz alınmıştır.Teşekkürler...